Yoruluyorsun. Hiç olmadığın kadar yoruluyorsun. ‘Daha gençsin, yolun başındasın. Düşünme. Dert etme.’ Diyorlar ama öyle olmuyor. Hiç bir zaman öyle olmadı ve olmayacak.
İnsanlar tek kişiliklidir ama herkesin iki yüzü vardır. Birincisi gerçekte olduğun insan, gerçek yüzü, ikincisi olmak istediği ama öyle olmadığı, sahne yüzü. Buna ‘maske takmak’ denir. Aynı zamanda ‘duvar’ adı da verilir. ‘Sahte yüz’ dediğimiz olay sizin duvarınızdır. Sizi koruyan, incinmekten kaçtığınız bir korunağınızdır ve o duvarı siz koyarsınız. Herkesin duvarları vardır. Her şeyin duvarları vardır. İnsanlara çok fazla duvarlarınızı gösterdiğinizde, bir anda gerçek yüzlerinizi, olduğunuz insanı, görmeleri onları şaşırtır. Onların gözünde yalancı konumunu oynarsınız. O duvarları indirip gerçek benliğinizi gösterdiğinizde ‘yaşına göre ustaca rol yapmıyor musun?’ ya da ‘yalan söyleme artık gerçek ol’ gibi yorumlar ve türevlerini duyarsınız.
Hayat, düşünmeniz için çok kısa. İnsanlar, düşünmeniz için fazla değersiz. ‘Güven’ problemi yaşayan insanlar için ‘umut’ çok tehlikeli bir duygudur. Güvenmek istemediğiniz yada güvenmemeniz gereken bir insana bile çok masumca ve çok safça iyi şeyler düşünüp ‘belki yapmamıştır.’ , ’hayır ya öyle demek istememiştir.’ ,’aslında o beni isteyerek üzmedi, üzmez.’ gibi cümleler ve türevlerini aklınıza getirdikçe güvenirsiniz içten içe, istemeden. Bu yüzden ‘umut’ böyle düşünen insanlar için tehlikelidir.
İnsanların sizin dış görünüşünüze on üstünden sekiz buçuk, karakter olarak hiç tanımadan ve hiç düşünmeden sadece önyargılarla beş verebildiği bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu insanlar sizi tanımadan size beş verip, sizin ve aileniz hakkında yorumlar yapıp yargılayabiliyor. Her ne kadar o yorumları umursamasanız da aklınızın bir köşesine takılıyor. ‘Neden beş?’ diye düşünüyorsunuz ama onun cevabını merak etmiyorsunuz. Kendi cevabınızı merak edip kendinize soruyorsunuz bu soruyu. ‘Gerçekten karaktersiz, sahte bir insan mıyım?’ diye soruyorsunuz kendinize. Kendi cevabınızı merak ediyorsunuz, onunkini değil. O cevabını verse de size umurunuzda olmayacak, sizi rahatlatmaya yetmeyecek o cevap. Bu yüzden kendinize sorup kendinizden almayı bekleyeceksiniz bu cevabı, anca öyle rahatlayacaksınız çünkü. ‘Ben kendimi biliyorum’ desenizde yetmeyecak..
Bu yaşınıza kadar ‘zaman her şeyi düzeltir. Zaman her şeyin ilacıdır.’ Sözünü prensip edinip zamanı akışına bırakan insanlar böyle yorumları duydukça zamanla bu yorumları unutup umursamayacağınıza inanmayı tercih edeceksiniz ama öyle olmayacak. İlk defa o prensibi yıkıp zamanın canınızı acıttığı bir noktada olacaksınız. İşte orası ‘çaresizlik.’
İnsanlara güvenip, acı çekip ve bu yüzden daha hızlı öğrenip olgunlaşmayı mı tercih ederdiniz yoksa kimseye güvenmeyip acı çekmeden daha yavaş öğrenip yavaş yavaş olgunlaşmayı mı? Hepsi birer tercihtir..