Beyazlaşmış gür saçları her gün tıraşlanmış yüzüyle tatlı
sert paylayarak konuşmazı yarıda kesti Rauf Usta. Rauf Usta
sabık aşçılardan. Türkiye’de namını bilmeyen yoktur. Her yörenin
yemeğini bilir ve yapar. Yurt dışında da ismi vardır. Birçok ülkede
çalışmış İtalya’dan Fransa’ya İngiltere’den Çin’e kadar. Ama hiç
geldiği yeri unutmamış kalantor bir hayat sürmemiş her daim
ihtiyatlı olmuş. Ne kazandıysa kendine lazım olanı harcayıp geri
kalanını saklamış. Bir keresinde sormuştum’’ bu kadar ünlüsün
namın var neden buradasın? Niye büyük bir yer açmadın daha
lüks, daha modern? Koskoca İstanbul’un en zengin yerlerinde
olmak varken neden burası? Neden ufak bir lokanta?’’
Yaşadıklarından hiçbir zaman pişmanlık duymamış.
Sorduğum soruya cevabını verirken bile ne yüzünde ne de
sözlerinde pişmanlık hissiyatı vardı.
‘’Bak evlat hayat zamanla, gelecek geçmişle ortak çalışır.
Hayatta bir şeyler başarmak istiyorsan çok çalışman gerekir.
Zamanını varacağın yola harcarsın sabredip dişini sıkarsın
ve varmak istediğin yola varırsın. Bu yola vardığında artık
güçlüsündür. Çünkü zaman insanı zorluklarla olgunlaştırır.
Olgunlaştıkça attığın her adım geçen her saniye değer kazanır.
Değerli olan bir şeyi insan kaybetmek istemez öyle değil mi?
Tabii hayatın renkli hayatına kapılmazsan. Şan, şöhret, para…
işte tam burada devreye geçmiş girer. Bu yola varabilmek için
çektiğin cefaları feda ettiklerini unutmazsan o renkli hayat
içerisinde kaybolmazsın. Yükseldikçe insanları küçük görürsün.
Lakin her yükseldiğinde oksijenin azalır ve aniden yere çakılırsın.
Küçük gördüğün insanlardan daha çok küçülürsün. Her şeyin
sınırı vardır. Gökyüzü engindir ve insan sadece nefes aldığı yere
kadar yükselebilir dahası olmaz. Benim nefes alabildiğim yer
burası oğlum daha yukarısına çıkamam. Burada doğdum burada
öğrendim her şeyi buradan ekmek yedim gerisi Allah’tan geldi.
Sonra eşimi kaybettim onun hatırası buradayken ben nerelere
gidebilirim. Benim atmosferim burası oğlum başka yerde nefes
alamam ben.’’