Hayat Hırsızı
Günlerden Salı , Sarıkamış birliğinden terhis olduk, ben ve arkadaşlarım , çoğu arkadaşımızı savaşta kayıp ettik. Onun hüznü ile ayrılıyorum. Yerlerde yırtılmış ve hala donu çözülmemiş elbiseler var,ben ise üzerimde ince bir hırka var , ben savaşa mısırdan katıldım, eskiden Osmanlının görevlendirdiği bir askerdim. Şuan ise on başı olarak görev aldım bu savaşta , adım orhan , trene bindik ve ilerliyoruz, yeni görev yerlerimiz için tren hafif hafif hareket etti , raylardan gelen sesler var sadece kimse konuşmuyor , hava çok soğuk ,insanların ağızlarından çıkan hava buharı gözüküyor.Ben elimde yılar önce kaybettiğim,kara kaşlı,kıvırcık saçlı sevdiğimin resmine bakıyorum.Bu sırada pencereden dışarı baktım , hafif hafif yağmur yağıyor ama hafif karda var bu yağmurun içinden, sanki sarıkamışdaki kanı temizliyor. Önüme baktım ayakkabım delinmişti ve ayağım su almış , ayağım donmak üzereydi , hafice ayağımı dışarı çıkardım,bir parmağımı histmiyordum.Elimle onu bir oğuşturdum sonra kafamı kaldırdım ileride bir kız vardı, üzerinde siyah uzun bir elbise vardı ,Ama bu palto gibiydi kalındı.Gözleri hep dışarı bakıyordu,ne arıyordu acaba , kimin yolarını gözlüyordu, ben dışarı bakmaya devam ettim onun gibi hafif hafif uyku bastırıyordu, ama havada çok soğuktu uyumama gerekirdi, trenin canları buğ olmuştu elimdeki eldiveni çıkartım ve elimle camı söyle uğuşturdum, ileride bir kız gördüm trene doğru koşuyordu , bir ne görüyüm demin köse oturan kız bir anda gözleri parladığını gördüm , o kız ayağa kaltı ve durdurun treni dedi , herkes şaşarmıştı ve öyle , ben hemen ayağa kalktım ve koştum o kadına doğru yalpalana yalpalana , ne oldu dedim , o küçük kız onun kardeşiymiş, hemen diğer perona geçtim ve treni durdurdum ve kapıdan çıktım küçük kızı kucağıma aldım.küçük kız ağlıyordu ama onu telkin edecek vakit yoktu , elinden tutum , koş dedim , koşma başladık , ama kız bir garip konuşuyordu, sanki gittiği yeri görmüyormuş gibi koşuyordu,trene bindik ,ben hemen onu ablasının yanına getirdim ve ablası ile uzun uzadıya sarıldılar, ben yerime oturdum, bana o kadar masum gelmişlerdiki yardım etmek esmiştim ama yanlış anlaşılmaktan korkuyordum , paltolu kızla göz göze geldik, hafifçe kapasını yere eydi ve o anda batmakta olan güneş onun yüzüne vurdu, yüzü adeta sap sarıydı.Ben ona doğru gitmek istedim ama yanında oturacak yer yoktu,cebimde bir parça kağıt ile bir kalem vardı, kağıdı çıkardım ve dedim ki “benden başka kimse gülmesin o gözlerin, çünkü ben kimseye gülmedim öyle ,senden sadece bana gül” yazdım, kâğıdı rulo yaptım ve paltomun kenarında söktüğüm iple bağladım,bu kağıdı o kıza vermek istedim ama veremez , ben nederdim, o kıza o kadar güzeldi ki , ben ise kısa boylu , çelimsiz bir erkektim, ona ne verebilirdim ki sevgimden başka, ama onu başka bir erkekle hayal edemiyordum, elimde bir şans vardı , ama o nereye gidiyordu, şavaş yeni bitmişti,ama o nereye gidiyordu, aslında fena korktum onu kaybetmekten , ama daha o bunu hiç bilmeyecekti belkide, ama tama o sırada bir çayçı girdi perona elinde termosu ile çağ dağıtıyordu, onu çağırdım ve para verdim şu iki kıza çay vermesi söyledim, peki dedi ve gitti , ama benim gönderdiğimi söyleme dedim, bilmesinler dedim, 2 kız kardeş çaylarını aldılar , hafif hafif yudumluyorlardı ,bu sırada bir şey fark ettim sanki gözlerinde bir korku vardı biriniden kaçıyorlardı yada birilerini kaybetmişlerdi,küçük kızın çayı içemediğini gördüm , ablası ona içiriyordu,küçük kız aslında göremediğini fark ettim çünkü ,bir tünele girdik o anda ver icersi karanlık oldu ve ardında bir güneş parladı , herkezin gözleri hafif kısıldı ama küçük kız bunu bile fark etmedi, gözleri hep sabit bir yöne bakıyordu, gözleri yeşildi, ablasın gibi değil ablası ela gözlü idi, benim gibi , tren mola yerine yaklaşyordu, biliyordum bu benim ilk gidişim değildi, mola yerinde benim için bir şanstı….