Kırlarda koşturan bir kız çocuğunun mutluluğu vardı dünde, bugünde ise kimsesiz kalmış bir çocuğun göz yaşları. Dün her şey o kadar güzeldi ki yeni günlerin yeni umutlar getireceğine inandım, yanılmışım. Bambaşka biri oldum şimdi. Güvenmek, inanmak, sevmek, nefret etmek gibi hislerin üzerimde etkisi kalmamış sanki… Gerçekler beni bugün olduğum kişi yaptı iyi mi kötü mü bilmiyorum fakat ördüğüm duvarların altında kaldığımın gayet iyi farkındayım. Yine de gerçekleri görmek, insanları tanımak yoruyor beni, bu kadar bencilliğin, yalanın olması yüreğimi küçültüyor. Ben rüyalarda daha mutluyum, derin bir uykuya dalıyorum.
Kırlarda, ayçiçeği tarlalarının arasında elinde uçurtmasıyla koşturan o küçük, masum kız çocuğuyum, şimdi kelebeklerle dans ediyorum. Aşk, sahte dostlar, çıkarcı kimseler, yalan, göz yaşı, bencillik yok burada. İstediğiniz gibiyim-tek başıma- fakat gülümsüyorum, hayat doluyum. Bulutlarla yarışıyorum, martılar göz kırpıyor, deniz sonsuza uzanıyor yine ama mavisi bile daha temiz, burası benim dünyam burada siyaha dair bir şey yok, hayat masmavi ve yaşamak güzel!
Birden kaybettiklerimi buluyorum; seni, beni, bizi. Hepsi bir silüet halinde karşımda. Kız çocuğu birden büyüyor ve sana koşuyor, sarılıyor, kahkahalar atıyor sevincinden, haykırıyor “HAYAT SENİNLE DAHA MAVİ!” diye. Ne mi oluyor sonra? Beş dakika daha… Bu kadar yaklaşmışken mutluluğa…