Sene 1989…Henüz 12 yaşında bir kız çocuğuyum ben.Okumaya,yazmaya,fotoğraflara,kitaplara,şiirlere,şarkılara tutkun.
Siyah-Beyaz televizyon dönemleri,radyo günleri,yaşamanın kolay ,hayatın keyifli olduğu günler.
Ortaokul 1.sınıfa yeni başlamıştım.O dönemler İstanbul Çemberlitaş Kız Lisesinin ortaokul bölümüne yeni kayıt olmuş,ortaokul heyecanı yaşayan bir çocuktum anlayacağınız.İlk haftalar;tanışma evreleri,kaynaşma sevinçleri,çocukça heyecanlar işte…
Boş geçen dersler,o dersleri yeni yeni arkadaşlıklarla doldurma vakitleri.
Şu anda hatırlayamayacağım bir derste,ismini anımsayamadığım bir öğretmenimizin içinizde sesi güzel bir arkadaşınız varsa şarkı söylesin,dinleyelim sözü üzerine Esra isimli bir arkadaşımız parmak kaldırmıştı.2 sıra önümde oturuyordu Esra.İsmini neden unutamadığımı az sonra yazacağım satırlardan sizler de anlayacaksınızdır eminim,şarkı söylemeye başladı.
O dönemler dedem rahatsız olduğu için evde pek tv,radyo,kasetçalar açılmazdı,bu sebeple çok fazla şarkı,sanatçı,albüm ismi bilmiyordum.Daha doğrusu müzik dünyasını yakinen takip edemiyordum.Dedemin pikap’ı odasında üzeri örtülü vaziyette dururdu,nadiren geceleri biraz radyosunu açar,sonra kapatırdı.
Arkadaşımın söylediği parçayı ben ilk kez duyuyordum bu sebeple.
Şinanay da yavrum şina şina nay,Şinanay da şinanay hopa şinanay deyip duruyordu.Şarkıyı ilk kez dinliyordum ve anlamlandırmaya çalışıyordum.Daha sonra şarkısı bittiğinde sınıftan büyük bir alkış aldı Esra,sesi de öyle güzeldi ki…Aşkın Nur Yengiye benzeyen bir ses rengi vardı.O büyük alkışın üzerine öğretmenimiz 2.şarkıyı söyleyebileceğini belirtti Esra’ya.
Ve Esra yine o güzel sesi ile Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde…diye şarkısını söylemeye başladı.
Ve o şarkı dikkatimi tamamen ona odaklamama yetti de arttı bile.Şarkıyı baştan sona dinledik ve yine alkışladık arkadaşımızı.
Şarkı ve o ses dikkatimi çekmişti.Teneffüs arasında Esra’ya seslendim,söylediğin şarkının adını öğrenebilir miyim?Kim söylüyor?dedim.’’Sezen Aksu’’ diye cevap verdi.
Sezen Aksu….İsmi aklıma kazıdım.Daha sonra ilk albümünü –o dönemde kaset vardı- edinip,kasetçalara kaseti takıp dinlemeye başladığım zaman o ismi sadece aklıma değil,yüreğime de kazıyacağımı henüz bilmiyordum tabii.
1989 yılının Eylül ayı idi.Ben anneme,çarşıya çıktığımız bir gün bir kaset almak istediğimi söyledim.Annemle beraber kasetçi dükkânının yolunu tuttuk.Gerçi evde kasetçalarım yoktu ama ben bir yolunu bulup dinlerim diye düşünüyordum.Çocuk aklı işte,sadece alacağı şeyin mutluluğunu biliyor insan.Gerisi teferruat.
Sultanahmet – Divan Yolu caddesi üzerinde bir kasetçi dükkânı gördük,camekânında da kocaman bir bir yazı : ‘’Sezen Aksu Söylüyor kaseti geldi’’.İçeriye girdik,mağazadaki adama bir sanatçı varmış,adı Sezen Aksu,şarkısı Şinaya,Gidiyorum dedim.Adam Rafa uzandı,kaseti bana uzattı.Üzerindeki sarı etikette 5000 Lira yazıyordu.Kapağında Lacivert fon rengi üzerinde mikrofana uzanmış,gözleri kapalı şarkı söyleyen,deri elbiseli bir kadın silüeti.Şarkıcının tam fotoğrafını görememiştim,bu daha da dikkatimi çekmişti.Ücretini ödedimk ve dükkandan ayrıldık.
Sonraki günler daha da merak içinde geçmişti,çünkü kasetim elimdeydi ama daha hiç açıp dinleyememiştim.O dönem ağabeyim bir ambalaj üretim firmasında çalışıyordu.Bir hafta sonu beni gezdirmek için götüreceğini söylemişti.Kaset aldığımdan haberi vardı,ben de ondan teyp isteyip duruyordum eve alalım mı ağabey?diye peşinde dolaşıyordum hep…
Bir hafta sonu ,hiç unutmam günlerden Cumartesi,ağabeyim haydi seni işyerime götüreyim,zaten yarım gün çalışıyorum sen de gezmiş olursun ,gelirken yanına kasetini de al dükkânda dinleriz patron olmazsa dedi.Ben büyük bir heyecanla kasetimi yanıma alıp dükkânın yolunu tuttum ağabeyimle birlikte.
Ağabeyim dükkânım temizliğini yaptıktan sonra,bugün patron gelmeyecek,ver kasetini de takalım kasetçalara dedi.Heyecanla paketini açtım,kaseti verdim,ağabeyim de play tuşuna bastı ve kaset dönmeye başladı.İlk nağmeler,ilk tınılar,ve şarkıya giriş anı : ‘’Bırak beni,yeter aldattığın yeter,bırak beni…’’ Gerisini hatırlayamıyorum..Çünkü o sesin büyüsü her yanımı sarmıştı.O nasıl bir ses,nasıl bir duygu yoğunluğuydu öyle?İlk şarkı bittiğinde,sıra Şinanay’a gelmişti.Sözlerini dinleyince Esra’nın söylediği şarkı olduğunu anladım.Sonra Gidiyorum,daha sonra Son Bakış…
O gün kaseti 2 kez önlü-arkalı dinledim.Eve dönme vakti gelmişti.Evde kasetçalarımız yoktu.Ağabeyim daha sonraki haftalarda bazen iş çıkışı,bazen de hafta sonları işyerindeki kasetçaları eve getirmeye başlamıştı.Evde ancak o zaman dinleyebiliyordum kasetimi.
Daha sonra walkman ile tanıştım. İlk walkmanim pembe renkli bir Sony idi.
O dönem kasetimi o kadar çok dinliyordum ki,hiç şarkı atlamadan hem de,kasetler zamanla yıpranıp,ısınmanın da etkisiyle bant sarıyordu ve ben ilk kasetim olan Sezen Aksu Söylüyor’u tam 7 kez tekrardan satın almak durumunda kalmıştım.Daha sonra evimize rnkli televizyon geldi.Dönemin ünlü eğlence programı ‘’ Bir başka gece’’de Sezen Aksu’nun çıkacağını duyunca ilk kez tv’de izleyeceğim için nasıl da heyecanlanmıştım.Bir Cuma akşamıydı.İlk kez Sezen’i tv’de izlediğimde.
Kızıl küt saçları ile,geniş vatkalı ceketiyle,kocaman dudaklarıyla ve o büyülü sesiyle karşımdaydı işte Sezen Aksu…
Benim çocukluk dönemimde meşhurdu ünlülerin gazetelerden,dergilerden kesip alınma fotoğraflarını defterlere yapıştırmak.Çocuksu heyecanımla ilk kez bir harita metod defter aldım,çizgisiz,6 ortalı.Kapağını kırmızı jelatinle kapladım hiç unutmuyorum,ve evimize giren gazetelerden,dergilerden kestiğim magazin haberlerindeki boy boy Sezen Aksu fotoğrafalrını defterime güzelce yapıştırmaya başladım.
Ve aldığım ilk Sezen’li dergi,Tv’de 7 Gong.Zaten dergilere,kitaplara,okumaya,yazmaya aşık bir çocuktum,her ay düzenli olarak Milliyet Kardeş dergisi alırdım mesela.
Bir cumartesi günü yine,bir gazete bayiinden geçerken dergi kapağındaki Sezen fotoğrafını görmemle ,bayiye girip dergiyi almam bir olmuştu.İlk Sezen röportajını orada okumuştum.Daha sonra onu Boom Müzik dergisi,ve diğer dergiler izledi ,gitgide artan bir arşiv merakı sarmıştı beni.
İlk kez bir Pazar günü gittiğim Üsküdar semt pazarı girişinde ,seyyar bir tezgâhta rastladım Sarı Peruklu,siyah deri elbiseli Sezen Aksu kartpostalına .50 kuruştu Sezen Aksu kartpostalı.Tek kalan kartpostalı da ben almıştım.Diğer sanatçıları gözüm bile görmüyordu.Ben kalbimi fetheden,beni büyüleyen,sarıp sarmalayan,ruhuma iyi gelen şarkıların sahibini bulmuştum.Başka bir arayışım yoktu ki ?
O dönem sınıf arkadaşlarım , Tolga Savacı,Eduardo Capetillo gibi sanatçılara aşıkken,ben sadece Sezen’in peşindeydim.Esra bile benim kadar ilgili değildi Sezen ile.
Bir gün eve bir poster ile geldi ağabeyim,benim sevdiğimi bildiği için sürpriz yapmış,elinde Lacivert deri elbiseli,eldivenli,saçları küt,peruksuz ,orijinal hali ile bir Sezen Aksu posteri ile bana yaklaştı.Bir sürpriim daha var dedi.Ve benim 2.kasetim olan Sezen Aksu 88’i uzattı bana,kapağı,kartoneti yoktu,ama orijinal kasetti.Sahaflardan bulmuş almış.İlk kez Söylüyor kaseti dışında bir kasetim olmuştu,yepyeni şarkılarıyla Sezen kulaklarımın pası silmekteydi yine.O kaseti aslında bir sene evvel çıkmış,ama ben Sezen’i 89 senesinde tanıdığım için haliyle geç yakalamıştım o şarkıları.
Çok başka bir ses,çok başka bir insandı Sezen..Sanki ruhumu,kalbimi okuyordu.Her şarkısında ayrı bir hayat,ayrı bir hikâye vardı.
O dönem Bostancı Gösteri Merkezi konserlerinin reklamları yer alıyordu gazetelerde.
İlk açıldığı dönemlerdi.90’lı yıllar.Gazete kupürlerini hep kesip saklıyor,konserine gitmeye de can atıyordum,canlı canlı izlemek istiyordum O’nu.İstanbul’da yaşadığım yıllar boyunca hiç kısmet olmadı konserine gitmek.Şimdi Antalya’da yaşıyorum ve Antalya konserlerini hiç ama hiç kaçırmıyorum o ayrı konu.
Annem bile zaman zaman kıskanıyordu onu,Sezen’i benden daha çok seviyorsun diye naz yapıyordu bana ,şakayla karışık .
Sene 1990..Söylüyor’dan bir sene sonra gelen 2.kaset.Yeni albüm,yeni şarkılar…O dönem ne nternet vardı,ne de cd’ler.
Bir sabah kalkardık,kasetçi dükkânına bir bakardık ki,kapısında bir poster ,Şu sanatçının şu kaseti geldi diye.
İşte öyl bir heyecanla kavuşmuştum 2,3.kasetime ben de.Bir gün okuldan dönerken,kasetçinin camekânında bir poster ve büyük harflerle yazılmış şu yazı ‘’Gülümse’’ kasetçinizde.
Ve o camda gördüğüm o müthiş poster.Kızıl-Küt saçlar,kocaman dudaklar,o da nesi?Mavi renk bakan gözler(yeni imaj,renkli lensli Sezen)o kocaman küpeler ve o büyülü yazı : ‘’Bir tutkudur Sezen Aksu’’
Nefes bile almadan dükkana girişim,kasetimi ve o posteri alışım ,eve gelişim,defalarca tekrarlayışım : Bir tutkudur Sezen Aksu evet deyişim.
Resim dosyamın üzerine Sezen resimleri yapıştırışım,arkadaşlarımın bana takılmaları,arada hafifçe dalga geçmeleri.
Derken saçlarımı ı Sezen Aksu modeli kestirmem,her sabah onun gibi taramadan okula gitmemem.
Hayır çok fazla süsü sevmem aslında,sadece ona benzemek,onunla anılmak çok güzel bir duyguydu benim için.Okulda herkes bilirdi Sezen sevgimi.Herkes bir fotoğrafını gördüğünde keser bana getirir,Sezen tv’de çıkacaksa bana hemen haber verirlerdi.
Ortaokul çağımdan sonra sıra Lise’ye gelmişti. Antalya’ya taşınmıştık.Sene 1993 Deli Kızın Türküsü albümü çıkmıştı.Saçlar bu kez biraz uzatılmıştı,Sezen’in modası ne ise ben de onu takip ediyordum.
Giyim tarzı,saç modeli,takıları,konuşma şekli,hitap tarzı…Kısacası onun felsefesi ne ise ben de o yoldaydım.
İstanbul’da yaşadığım müddetçe,sahaflardan kartpostallarını,kasetlerini toplamaya devam ettim.Antalya’da çok fazla sahaf kültürü yoktu,birkaç dükkanla sınırlıydı her şey ama ona rağmen ilk Sezen plaklarımı Antalya’dan almıştım.
İlk konserimi yine bu şehirde yaşadım.Sene 1996,Düş Bahçeleri albümü dönemi.Bir Eylül akşamıydı,Konyaaltı Açıkhava Tiyatrosunda Sezen’i izleyişim.Sahnedeki o minik ama dev kadını,soluksuz izlemiştim adeta.
Artık Sezen ile anılır olmuştum,Antalya şubesi diyorlardı bana,birisi eleştirmeye kalktığında canavar kesiliyordum adeta.Avukatımısın? der, kızdırırlardı beni sık sık .Sırf beni kızdırmak için yaparlardı elbette arkadaşlarım,çevrem…
Zaman içerisinde aynı burçtan olduğumuzu keşfetmiştim,ilk hayranlık yıllarımda.Yengeç burcu özellikleri taşıyorduk.İçten içe kendime pay biçip mutlu oluyordum,benim de adım S harfi ile başlıyor,ben de onun gibi yengeç burcuyum diye kasıla kasıla dolaşıyordum ortalıkta,çocuk aklı işte .
Yıllar geçtikçe,daha da yakından tanımaya başlamıştım Sezen’i,o kadar sıkı takip ediyordum ki,her aldığı nefesten haberim vardı nerede ise.
Hayat felsefesi,hümanistliği,bilge duruşu,sözleri,şiirleri,tiyatral yeteneği,her daim muzip halleri ve gülen yüzü.
En çok da şarkıları,sözleri…Ruhumu yakalayan,eksiklerimi tamamlayan bir öğretmendi o benim için.
Her izleyişimde hayranlığım daha da artıyordu.Her sözü bir ders,her şarkısı bir ilaçtı ,şifâydı benim için.Kendimi en büyük hayranı sanıyordum,taa ki seneler sonra internetle tanışıp,hayran sayfalarına üye oluncaya kadar.
İlk bilgisayarımı ve internetimi de onun çalışmalarını yakından takip etmek amacıyla almıştım.
Hayran sayfalarına girdikçe,benim gibi milyonlarca fanatiğinin olduğunu gördüm,öğrendim.
Artık daha yakından takip ediyor,hakkında bilmediğim pek çok yönünü de bu sayede keşfediyordum.Bu arada 12 yaşında başladığım Sezen Aksu arşivim de hızla büyüyor,her keşfettiğim bilginin,dökümanın peşine düşüyordum.
Kasetleri,cd’leri,plakları,röportaj verdiği dergiler,sinema filmleri,tiyatral oyunları….
Bu keşif sırasında öğrendiğim en büyük şey,sanırım onun ne kadar olgun,bilgili,duyarlı,hümanist ve derin bir insan olduğuydu.
Her sözü bir ders,her şarkısı bir ilaçtı.
Ben sanmıyorum ki,hayatından Sezen Aksu şarkısı geçmemiş bir insan olsun?
Hangimizin ‘’kaybolan Yıllar’’ı yok ki?Hangimiz sevdiğimize Sen Ağlama demedik ki?
Hangimiz ağlamadık,Erdal Eren’e,Deniz Gezmiş’e? Biliyormuydunuz ki,Son Bakış onların anısına yazılmıştır. Sivas Katliamında hayatını kaybeden Metin Altıok için söylemiştir Kavaklar’ı bir konserinde,onu yâd ederek Sezen.
Hırant Dink için kaleme almıştır mesela Güvercin’i Sezen.Onun için bestelemiştir.
Bir daha yazar mı kalem,kanaya kanaya?derken…
Her şeyin bedeli var ,güzelliğinin de,bir gün gelir ödenir,öde Firuze,aynalara bakan ,yorgun bir yüzü temsil eder biraz da.
Madem ki istiyorsun öyleyse durma git..Der sevdiği adam onu terk ederken.
İşte biz o gün tükeneceğiz,der…
Ben ayrılamam sen beni bırak der,can hıraş, kalbindeki sevgisine yenik düşen ve ayrılamayan bir kadını anlatırken.
Deniz Yıldızı’nın hikâyesini anlatır bazen,kaç hayat kurtarırsan kâr der.
Hıdrellez’de dilek diler mesela bir şarkısında ,Bahar oldu,aman,al kese astım gül dalına,adadım yârin adına,iki göz oda,der.
Bakarsınız,bir ağıt yakar sevdiğinin ardından,Yaktılar Hâlim’imi yaktılar,ah…der.
Buraya sığdıramayacağım kadar beste,yüzlerce söz,yüzlerce şiir,35 yıllık bir diskografi…
Bunlar sadece aklıma ilk gelen örnekler…
Bu coğrafyada yaşayan herkes bilir ki,4.kuşak yetişiyor Sezen Aksu ile.
İnsanlar 3 nesil birlikte konserlerine gidiyor akın akın.
Yaşadığı ülkenin sorunlarına bu kadar duyarlı,bu kadar hümanist,bir o kadar da yaratıcı bir insan Sezen Aksu.
Daha dün akşam tv’de canlı yayında izledim.Mehmet Barlas’ın konuğuydu.
Her sözü ayrı bir değer,ayrı bir ders benim için,dinlemeyi,anlamayı bilen herkes için de öyle.
Hayvan hakları için,kaybedilen değerlerimiz için,depremde,afetlerde zarar gören insanlar için,dili,dini,ırkı ne olursa olsun,insan olan herkes için yaşayan,yazan,üreten,kelimenin anlamıyla taşın altına elini koyan çok özel,çok güzel bir yürek Sezen Aksu.
Vefa’nın bir semt olmadığını her fırsatta bizlere gösteren,yaşatan,anlatan bir kadın.
Ayakkabı tokasından broş,kemerden toka,eski bir elbisesinden yepyeni bir tasarım yaratacak kadar maharetli,her kadın kadar ana,doğurmadığı çocuklarına bile öz evladı gibi ağlayabilen bir kadın o.
Benim için sadece şarkılardan,sözlerden ibaret olmayan bir başöğretmen O.
O benim en büyük idolüm.Çocukluk kahramanım,2.annem,yol göstericim.
Bir metin yazarıyım ben aslında,çeşitli dergilere,sitelere yazılar ,şiirler yazan,naçizane kelimelerini yüreğindeki duygularla harmanlayıp insanlara ulaştırmaya çalışan.
Tam da onun dediği gibi,’’Ucundan kıyından bir şeyleri tutmaya çalışan, hayata anlam katmaya,anlam üretmeye çalışan,tüketici değil,üretici olmayı hedefleyen…’’
Şu anda bu satırları kaleme alırken ben,masamda,tam da karşımda bana gülümsüyor Sezen,ahşap bir çerçeve içerisinde,onu ilk tanıdığım yıla,1989’a ait bir fotoğrafıyla…
Onunla aynı ülkede yaşadığım,onun dönemine yetişebildiğim için çok şanslıyım ben.
Aslında bizler çok şanslıyız,yeryüzüne kolay kolay gelmeyecek incelikte bir ruha sahip,böylesi yetenekli,böylesi kalemi,sözleri kuvvetli ve böylesi kalplere,ruhlara iyi gelen bir sanatçıya sahip olduğumuz için.
Herkesin sanatla buluştuğu bir hikâyesi vardır.Benim hikâyem de böyle işte..
Bugün hayata tutunmamdaki,yaşadıklarımı gönül süzgecinden geçirip kalemime aktarmamdaki en büyük pay sahiplerinden birisidir Sezen Aksu.
Kelimelerimi,söyleyeceklerimi kendime saklamayıp,paylaşmayı seçmemin en önemli gerekçelerinden birisidir.
Nasıl onun sesi,kelimeleri bana ( ve bize) iyi geliyorsa,benim de yazdıklarım,paylaştıklarım insanlara iyi gelsin istiyorum çünkü.
‘’Kaç hayat kurtarırsan kâr’’ hesabı…
Çünkü biliyorum ki bu hayat çok sert,çok zor..Hepimizin bir şeylere tutunmaya ihtiyacı var,bir şiire,bir söze,bir melodiye,bir filme…
Satırlarıma son verirken,sizlere bir Sezen şarkısı armağan etmek istiyorum..
‘’Hemen gidin,radyoyu açın,bir şarkı tutun.
Yada bir kitap okuyun,mutlaka iyi geliyor…’’
Evet,doğru bildiniz,’’Gidemem’’i dinleyiniz lütfen…
Esen kalınız…
Ve bence mutlaka bir Sezen melodisiyle kalınız,artık hangi şarkısı sizi anlatıyorsa…