Öyle bir an oldu ki; aklımdaki her ne ise, o anda yaşamın sırrını çözmüşcesine heyecana kapıldım. “Tamam” dedim “işte bu yüzden x kişisi şöyle davrandı, y kişisi orada böyle söyledi” diye. Biraz zaman geçmeye kalmadan, o beni heyecanlandıran aydınlanış yerini inanılmaz bir kayıtsızlığa bıraktı. Bu dengesizlik, bu oradan oraya savruluşlardan başka bir şey düşünemez oldum. İnsanlar entrikalarla ve onlara bağlı düşüncelerle kaplılar.
Masum değildiniz hiçbir zaman, o kadar ki en yakınınızdakini bile imrendirmekten geçti düşünceleriniz. Söylemlerinizin altında hep başka bir şeyler aradım ve bulmam o kadar kolay oldu ki. Hayatı hep başkalarını itip kenara kaydırarak gördünüz. Ötekilerden çıkmadınız, kendi cehenneminizi kendiniz kurdunuz. Kimseyi ateşlere boğmaktan çekinmediniz, ama sanmıyorum sizin de içinizde güneşlerin doğduğunu, çiçeklerin açtığını. Yalan söyledi dilleriniz, ilgileniyormuş gibi yaptı elleriniz ve asıl duygularınızı saklamaya çalıştınız gözlerinizle. Hissetmek günahtı size göre, değil mi? En sevdiğiniz şey de kalıplardı. Birini hemen bir kalıba soktunuz, asla onun içinden çıkartmadınız, üstüne üstlük onu tanıtmak istediğinizde o soktuğunuz kalıba benzeyen her şeyi alıp verdiniz, “Al işte bu o” diyerek. Hayatınızda hiç, birini tanıdınız mı? Tanımaya çalıştınız mı? Siz kendinizi bile tanımaya tenezzül etmediniz, bakmayın dediklerime, siz de gayet öyle kalıpların içindeydiniz kendinize göre. Çıkmaya niyetiniz, başkası olmaya cesaretiniz yoktu. Öbürünü görüp kendinizi bulmak istemiyordunuz. Tabi, sizden geçmişti artık değil mi? değiştirilemezdi…
Kişilik deyip övündünüz, aslında acınılacak hallerinizle. Onun arkasına saklandınız , onu gösterebilmek için yaptıklarınıza maruz bıraktınız dünyayı. Başkaları sizi öyle bilsin, sevsin diye yapmadığınız çirkinlik kalmadı. Mutlu olabilin diye kırmadığınız kalp, bozmadığınız mutluluk kalmadı. Oysa bilmiyordunuz, başka ruhları tatmin etmekten geçer mutluluk.
Çevrenizde birileri olması çok hoş değil mi? Birileri… Kimdi onlar? Fark etmezdi, olsun yeterdi. Peki siz kimdiniz o zaman? Siz de Biri’ydiniz sadece. Hepiniz bir olup, bu iğrenç yalancılığı sürdürdünüz. Bu ucube düzene katılmamak için çok çabaladım ama bir sarmaşık gibi sardınız beni. Şimdi çıkabilmek için zorluyorum bütün kaslarımı, kemiklerimi. Ama boğuluyorum.