İnsanoğlu vasat durumu tatmalı ve bilmeli. Nitekim farklılık insana zor gelir. Fakat insan mı zor yoksa farklılık mı zorluk vermiş?
konuya vasatlıktan girdik fakat bu demek olmuyor ki vasat halde bulunan insanın sadece dış dünyası vasat… Evet, değil insan kitap gibidir bilir misin? Okuyamadığın kitapları kenarda biriktirirsin. Daha sonra açıp okumaya çalıştığın vakit canın sıkılır bırakırsın. Fakat insanoğlu öyle kitap ki sonu gelmeyecek kadar geniş ve büyük bir eser! İnsanın benliğini oluşturan insanın vasatlığı veya zenginliği değildir. İnsanı insan yapan tek şey insanın ta kendisidir! Yani insanlığıdır. Bu iç selliğin iyi oluşu insanın yapısal özelliklerin iyi eder mi? sorusuna elbette hayır deriz. Avantaj ve dezavantaj olarak ele alırız. Yukarıda bahsettiğim gibi insanoğlu kitaptır. Okuyabilmek için vakit lazım sindire sindire anlamak lazım Kenara atmamak lazım. Çünkü kenara atılan kitap unutulur, Baştan okunması gerekir. Okuduğun sayfayı kaybedersen ve unutursan o kitabı yanlış yorumlar ve yanlış anlamış olursun. Başa sarıp okumak vaktine sığmaz. Bu yüzden sindire sindire okursun. İnsanoğlunu anlamak için bir ömür verirsin bir hayat sunarsın. Çıkaramazsın onu hayatından hep okursun hep okursun ya sonra? Özet vakti geldi eğer o kitabı iyice anlamışsan özetlersin. Ve o hafızana kazınır. Ya özetleyemez isen?
Nice sayfayı yıpratmaya değmez…
İnsanın düşünceleri çok zordur. Düşünen içinde anlatan içinde… Bu durumlara yaklaşımlar gerek edebi gerek ise sosyolojik oluyor. İyi düşünelim bu durumlara yaklaşanlar ya edebi ya sosyolojik? İnsanoğlunu anlamlandırmak ve çözümlemek için nice alanlar bu duruma dahil oluyorlar. Peki, insan kendini anlatabilmesi için ve anlayabilmesi için bu alanların birine mi sahip? Derin düşünüyoruz ve buna iç selliğimizi ortaya koyarak cevap veriyoruz. Eminim çeşit çeşit cevaplar, akımlar, düşünceler, tartışmalar masaya yatırılır aslında olan şey insanın kendini sadece kendi anlamasıdır. Nitekim ona göre sevdiği kitapları okur, biliyorsun yukarıda bahsettiğim gibi insanoğlu kitaptır. Peki, kitabın dışı güzel ve içi berbat ise? Ya da dışı kötü içi cevher? Bahsettiğimiz olayda tam burada başlıyor. İnsanoğlu kendini iyice anlarsa ve çözümlerse karşısına çıkacak olanları kendi benliğine göre ve kendine göre seçer, sayar, sever fakat gelelim ki kendine göre değil fakat bazı durumlarda kendini andıranı bulmuş? Bu durum uzar mı elbette 3 yanlış 1 doğruyu götürü verir ve kalır kişi tek başına. Sevdiğiniz kitabı iyi seçmeniz lazım ve kitabı kapağına göre değil, anlatımına göre yani içine göre seçin. Okuyun, anlayın daha sonra özetleyin ve son olarak sevin! “sevgi” kavramını başa da koyabilirsiniz. Fakat unutmayın beş parmak bir olmadığı gibi bizlerde çok farklıyız ve farklılığımızı andırmayacaklar ile birlikte olmamız gerek düşünmemiz gerek iş yapmamız gerek oysaki diğer türlü ne birlikte oluruz ne de iş yaparız ve ne de sevebiliriz. Bu duygunun erkeği ve kadını olmaz. Yanlış yapmayalım doğrularımız kaybolmasın. Doğru kişiyi seçelim doğru kişiyi okuyalım ve doğru kişiyi beğenelim, sevelim ardından birlikte olalım ve iş yapalım. İşte o zaman emin olacağız. Aslında her şey kişiyi anlamak ve onunla ortak yönü bulmakmış. Yaşamsal faaliyetler sizleri ayırabilir. Fakat bu demek olmuyor ki mükemmel birini bulacaksınız ve o aynı sizin gibi olacak öyle bir kaide asla ama asla yoktur. Mühim olan sizin gibi olanı değil. Mühim olan sizi siz gibi anlayacak sizde onu o gibi anlayacaksınız. İmkânsız geliyor değil mi? Gelmesin. Çünkü birçok örneğini görebiliyoruz. Unutmayın insanoğlu kitap gibidir. Hemen anlamayı beklemeyin. Okuyun ve okumaya devam edin. Yukarıda bahsettiğim gibi eğer yarıda bırakılmış bir kitap varsa ve unutulmuşsa vakit kaybıdır. Baştan okumak için vaktiniz olmayabilir.