Zamanın en yavaş aktığı andayım. Şimdi böyle duygusal girdim olaya ama içimdeki özlem duygusunun dışında hissettiğim hiç bir duygu yoğunluğum yok aslında. Şu an nerede miyim? Bilen bilir aslında. Şu an geleceğimi garanti altına almak için 5 günlük ayrılığı,dünyadan bihaber olmayı göze aldığım çakma Nazi kampının tam göbeğindeyim. sabah altıda uyanış ‘tabi gecelerin uzunluğundan yararlanılarak yapılan günlük dedikodu hatta hocamızın tabiriyle o korku hikayelerini anlatma geceleri olmasa kalkışı hiçte zor olmayan’ o şahane uyanış,o mükemmel kahvaltılar ve muhabbet saatleri…
Şu an etüt salonun da.en önde hatta hocanın tam önündeyim. Önümde coğrafya konu anlatım kitabı ve altına saklanmış düz beyaz kağıtların üzerine mavi tükenmez ile yazılan bu itiraf yazıları var.Burada ki tek heyecanım bu sanırım. Hoca anlamasın diye göz göze gelindiğinde şahane fikirler ve yoğun düşünce akışı altandaymışçasına önce tavana ardında da hah buldum! hissi veren kağıda yöneliş hareketinin 5 saniye içinde kusursuzca yerine getirilişi. Anneme babama yalan söylerken bile damarlarımdaki kan akışının bu derece hızlanıp ani bir patlama yaratacakmışcasına gösterdiği bu çalkantıyı hissetmiyorum.
Ders çalışmak=Başarı
Ders çalışmak=saygınlık
Ders çalışmak=kültür
Ders çalışmak=özgüven
Ders çalışmak=kazanmak
Etüt salonun pek çok yerinde bizde çalışma azminin uyandırılacağının sanıldığı bu afişlerden mevcut. Ama sizce Ders çalışmak=mutluluk denmediği müddetçe,biz öğrencilerin bu işten yarar sağlayacağımız hissini bile düşünmeden o gaza gelişlerin 5dk’dan fazla süreceği ihtimalinin,”günümüz genci” sıfatıyla bizde uyandıracağı gerçeklik payı sizce kaç?
(VE HOCA ANLAMASIN DİYE EN AZ YARIM SAATTİR AYNI SAYFADA DOLANAN GÖZLERİN,NEFES ALMAK İÇİN KALDIRILIŞIYLA DİĞER BİR ÇİFT GÖZ İLE KARŞI KARŞIYA KALDIKTAN SONRA,BEYNE ANİDEN GİDEN SAYFAYI ÇEVİR! UYARISININ AYNI ANDA HİSSEDİLİŞİ.
SAYFA ÇEVRİLİR…
Ve şimdi de göz göze gelinen ‘başlıca kıyı tipleri’…Bakıyorum,inceliyorum,her kıyı farklı. Toprağa çarptıkça her seferinde bir şeyler alıp götürdüğü denizin suyu bile farklı ama bir bizim burada aldığımız hava aynı be.Sınava yaklaştıkça en rahat insanın içine bile her saniyede biraz daha fazla işleyen ve her seferinde biraz daha ve hızla alınan o nefes…Amaaan her türlü yaşıyoruz işte.
ve bu kamptaki o afişlerde ders çalışmak=mutluluk denmediği müddetçe,ders çalışmanın kimseye mutluluk vermediği bı süreçte o nefes değişmeyecek arkadaş. Sadece uyuyup uyanacaksın ”yeni bir gün’heyecanının yarattığı hayal kırıklığı ile…Ha birde şu ‘ria tipi kıyılar’ı başlığını her gördüğümde Behlül’le Bihter’in aşkını yaşadığı şu gizli mabet kabul edilen ”RİVA” aklıma gelmeyen kadar mutlu olmayacağım ben.İnsanın kıyı tipleri konusunu işlerken bile aniden aşk acısı canlanıyorsa içinde bu eğitim kökten değişse de hissettirdiği şu şey değişmeyecek arkadaş.Ve sırada ‘Güney Marmara kaplıcaları”Hani o yer altına fokur fokur kaynayan,içine girildimi önce sıcaktan yakan,sonra rahatlatan ve içinde kaldıkça bayıltan o sımsıcak kaplıca suları…Tıpkı aşk gibi değil mi?Ha birde TERRA-ROSA topraklarının MONA ROSA şiiriyle karıştırılıp toprak altındaki gizli aşk acılarının gün yüzüne vurulmuş izleri var. Onlarda aynı masif alanlar altındaki yüzyılların gizemini içinde barındıran fosiller gibi. Bu yazdı da şu edebi sanatlar başlığı altındaki benzetme konusunun birleşiminin,içimdeki sentezden sonra ortaya konuluşu olsa gerek 🙂
2 comments
teşbih sanatını dansa kaldırmışsın resmen
teşekkür ediyorum.