Nedir bunun adı? Uykularımda aylakça haykırışlarımın sonucu mu? Benim yeni kelimelere, hiç söylenmemiş şarkılara ihtiyacım var. Ancak öyle alabilirim derince nefeslerimi. 20 sene azizim. 20 sene sarılabilme ihtimalim olan yüzlerce kişiden sıyrılıp en beklenmedik anda kendimi sıkıca kollarının arasında bulduğum adam. Ben yalnız uyuyamazdım ya, şimdi koca şehirde yalnız bıraksalar bile bilirim o sıcacık kolların benimle. Ben derin nefes almamışım meğer senelerdir. Senin kalbinin atışını hissettiğimde aldığım oksijeni bu beden daha önce hissetmedi. Koşulsuz en uzun koşumu sana yaparım ben, en ritmik yürüyüşümü. Sen bir ah çeksen benim ciğerlerim sızlar. Sadece bakışarak birbirine en güzel şarkılarını söyleyenleriz biz. Attığım adımlarda taşa takılmıyorsam senin sayende, otobüse kıl payı yetişiyorsam senin sayende, koşarken açık bağcığıma takılmıyorsam senin sayende. Çünkü sen benim şansımsın. Bizi en güzel şarkılar anlatıyor dersin ya hep o zaman ‘sürüp gitsin bu rüya, uyandırmayın’. Can noktam, sabahın ilk ışıklarında başlasam sana, gecenin karanlığında bile tek aydınlığım olursun. Ben çocuktum, büyüdüm ve değişmeyen tek bir şey istedim güzel şiirler yazmak, değerli yazılar yazmak. 20 yaşında insanlar ölüyor delikanlı ve sen bu yaşımda hayatımın en güzel şiiri, en güzel yazısı oldun. Sen benim hiç yoktan çocukluk hayalim oldun. Söz kelimelerinde sarhoş olduğum söz, sabah aldığım ilk nefesi seninle almaya, öğle kahvemin dumanına seni katmaya, akşam çökerken şehre sana koşmaya, tüm kalabalıkların arasında bile senin sesinle huzur bulmaya sadece koca gün biterken değil bu hayattaki kan akışım durana kadar seni anmaya, sana sarılarak saçlarımı beyazlatmaya söz. Yeminler yeminlere tanıklık etsinki sen benim bu hayata bıraktığım en güzel izimsin.