Bitmiyor… Geceleri gecelere ekledim de; hecelerce sen döküldün dudaklarımdan. Hecelerde saklamaya çalışırken seni; kelimelerde sobelendim. Baksana şimdi her kelimemden sen sızıyorsun be sevgili…
Neydi ki gidişinle bana öğrettiğin? Neyi sınadın ki bende yokluğunla, şimdi bu kadar kendime sindim? Gözlerimdeki damlalara sığdıramazken seni, gönlünden nasıl düşürdün ki beni? Sımsıkı sarıp sarmalarken, şimdi bu kadar çıplağım be sevgili…
Bak! Tanıyorlar artık insanlar beni. Ben olarak bilmek yerine yaralarımdan tanıyorlar seni. Çok kanadım be kapanmayan yarım! Her şeye kanadım da; bir kokunu çekemedim içime kana kana…
Meraklanma iki gözüm. Unutmadım seni… Hem insan nasıl unutabilir ki kendini? Ben seni özümle sahiplendim be gönül otağım! Sahiplendim de şimdi her sözüm sen dolu çıkıyor iki dudağımın arasından. Her harf sana koşmak için yarışıyor satır aralarımda.
Kan bayramına döndü içim iki şekerlim. Nereye baksam kanıyor şu yaram. Yarim olarak kal ömrümde derken hiç kapanmayacak bir yara olmak daha mı kolaydı be eksik yanım? Ama her şeye rağmen güzelsin be sevgili. Yaran da gözlerin kadar derin; tenin kadar narin yüreğimde…
Yazdıklarıma aldanma sevgili. Sitem yok cümlelerimde. Her yazışımın tek gayesi var gönlümden parmak uçlarıma akan:”Belki bir satırda rast gelme ihtimali…” Ben hala her gün geleceksin umuduyla uyanıp, gece katili olmaya devam ediyorum umutlarımın. Sabahı yokluğuna açan gözlerimi, yaranı soldurmasınlar diye suluyorum yanaklarımdan içime kurduğum köprülerle…
Ha unutmadan! Dilek sigaramı tutmaya devam ediyorum. İlk dileği sen tutmuştun ya hani”Mutluluğumuza” diye; şimdi ben de mutluluğuna yakıyorum sigaralarımı ardı arkasına, her kadehte mutluluğuna içiyor; gözlerinin sarhoşluğunda sızıyorum…
”Mutlu ol sevgili! En tatlı tebessümler yüzünden yansıyanlardır…”