Uyandım, klişelere kapattım hayatımı. Balkona çıkıp derin bir nefes aldım. Fırtınayı seyrettim camla kaplı balkonumdan. Suyun kaynadığına dair ipucu veren tık sesini duydum ve mutfağa yürüdüm. Hayatımdaki çoğu şeyi değiştirebilirdim ama sabah kahvesini asla. Tek farkı artık şekersiz içiyorum. Tahta iskemleme oturup sigaramı yaktım balkonumda. Etrafı seyrettim, fırtınanın etkisiyle büyüyen dalgaları gördüm çok uzaklardan. Yarın olacak ve fırtına dinecekti. Benim fırtınam da öyle dindi.
Birisine bağlanırsın ve ondan senin beslediğin sevginin en azından birazını karşılık olarak beklersin. Ben de bekledim. Hem de o kadar uzun süre bekledim ki artık saymayı unutmuştum. Bugün penceremden manzarama bakarken kendi salaklığıma küfrediyorum. Nasıl bu kadar saf olabildim ki? Ya da o hep böyle vurdumduymaz mıydı?
Artık gün saymıyorum ya da ay. Değişmek istedim ve değiştim. Ruhum için detoks yaptım denebilir. Üç gün… Şehir dışında üç gün müymüş beni silkeleyip kendime getirecek olan?
Şuan bak bana desem de bakamazsın ama bakabiliyorsan bak bana. Sadece bir hafta, sadece bir hafta kayboldum uzaklara ve değiştim. Artık seni eskisi gibi sevmiyorum. Artık senin sesini eskisi gibi defalarca dinlemiyorum. Artık seni görebilmek için tüm paramı harcama isteği duymuyorum. Artık seni hissetmiyorum…