Merhaba diye cümleye başlamıyorum. Selamın aleyküm diyeyim. Malum o taraflarda din daha ağır basar…
Kazım diye bir arkadaşım var. Sana hiç benzemiyor ama adını söylediğimde ara ara aklıma geldiğin oluyor. Ölüler nasıl susar iyi bilirsin abi. Öyle susuyorum işte.
Yeni nesil ya besmelesiz olmuş ya da GDO’dan kaynaklı sorunlar var. Kimsenin kimseyi sevdiği yok. Senin de o güzelim şarkında dediğin gibi ilkin ‘’yalnızlığı anlıyorum’’ artık Kazım Abi.
Kimsenin hayatına dikkat ettiği yok. Nerede eğlenirim nerede popüler olurum derdinde insanlar. Dışı marka içi turşu dolu hepsinin. Ortalık kız tavlamak için gitar çalmayı öğrenen denyolarla dolu ve onlara kananlarla. Bir çoğu bu uğurda senin şarkılarını heba ediyor. Hatta acı haberi vermek gerekirse, Fatih Ürek bile senin şarkını seslendirdi bir albümünde.
Herkes hayatını bulmaca gibi yaşıyor abi. Aşk iş ve ev üçgeninden hangisi eksikse ilk fırsatta tamamlamaya çalışıyoruz. Hiçbirimiz işimizden memnun değiliz ama mecburuz. Lanet olası kapitalist düzen! En fenası da birbirini sevmediği halde birbirine alışan o kadar insanla dolu ki İstanbul; “ sevmesem öyle kolay çekip gitmek / yaralı bir kuş gibi”
Beni soracak olursan, şu aralar çok zor dönemlerden geçiyorum Kazım Abi. İki ucu boklu değnek hayatım. Bir bok olamadığım gibi, o boka da saplanmamak için çabalayıp duruyorum. Bu kadar mecazen bir hayata sahibim yani hesap et durumumu. Dün doğum günümdü. Ertesi günü senin öldüğünü düşününce, insan buna bile sevinemiyor be.
Bir kitap yazdım ama, ama işte be abi… Tanıdık olmadan olmuyormuş hiçbir şey, bunu öğrendim ben. Ne kadar çabalarsan çabala ya şansın ya tanıdığın olacakmış bu hayatta. Sanki bütün acıların başkenti İstanbul. Ama yine de güzel şeyler olmuyor değil. Barış Kazanacak görünüyor.
Geçenlerde bir kızla tanıştım. Senin gibi Karadenizli o da. Çay içmiyormuş yıllardır. Daha doğrusu sen öldüğünden beri çay içmiyormuş. Buralarda ne kadar sevildiğini umarım izleyebiliyorsundur.
Aşkı iyi bilirsin abi sen. Söylenecek çok sözün kalmadığı yerdeyiz. Merak ediyorum da acaba bir gün seninle tanışır mıydık? Bir gün derdimi açsam “ Düşen hep yerde mi kalır/ kim ne olacak belli mi olur” der miydin? Hatta, “siktir et be oğlum takma kafana” der miydin bana? Demişsin farzediyorum… Yoksa bunca kahrımız varken yaşamak öyle güç ki…
Erken gittin buralardan. Daha söyleyeceğin çok söz vardı. Çok türkü söyleyecektin daha. Olanlarla yetiniyoruz, yaşamamıza yetecek kadar…
Ölmüş bir adama da bu kadar yaşamdan bahsetmek ayıp oldu mektubu bitiriyorum. Beni tanımazsın ama sen bizim aileden sayılırsın. Hatta doğuluyum ha. Ama sen tüm Türkiye’nin ortak çocuğusun. O yüzden mektubun sonuna ‘ailenden’ yazıyorum…
Heh bir de unutmadan, güzel gülen adamlar hiç ölmez ki abi.
Huzur içinde uyu
Ailenden…
Emrah Ateş
sairinsharfi.tumlr.com