Albert Caraco, “Kaos’un Kutsal Kitabı’nda; sert, karanlık, yoğun ve provakatif bir üslupla; felsefe, politika, din, ahlak, sanat, tarih ve daha birçok konuya değiniyor ve ekliyor: “Ben bir ütopya vaaz etmiyorum, bir hakikati hayal meyal seçiyorum.”
Albert Caraco
“Ben bir münzevi, meçhul biri, kendi kuşağının kahini, yakılmak yerine sessizliğe canlı canlı kapanmış ben, yarın insanların koro halinde şarkı söyleyecekleri bu silinmez sözleri ben söylüyorum!” Böyle ifade ediyor kendini Albert Caraco… Peki, ismine aşina olmadığımız bu düşünür ve yazar, gerçekte kim?
Seferad bir ailenin oğlu olarak, 1919’da İstanbul’da doğan Caraco, o dönemdeki Nazi tehdidi karşısında Güney Amerika’ya göç etmek zorunda kalmıştır. Gerek yaşadığı dönemdeki ağır yaşam koşulları gerekse yazarın psikolojik durumu, onu sürekli intihar düşüncesine itmiştir. Her ne kadar intihar etmek istese de ailesini üzmemek adına bu düşünceyi sürekli ertelemiştir.
Çok kültürlü ve çok dilli biridir Caraco; Fransızca, Almanca ve İspanyolcaya oldukça hakimdir. Sınıflandırılamaz bir düşünürdür; Schopenauer, Nietzsche, Cioran gibi. Umutsuzdur; intihar kesin ve tek sondur onun için. Yazıya adanmış münzevi hayatında düzenli ve sistematik olarak yazar; onu hayata bağlayan tek şey edebiyattır.
Caraco, önce annesini kaybeder. 1971’de de babası vefat eder. Babasının ölümünden yalnızca birkaç saat sonra ise intihar ederek yaşamına son verir.
Dehşet Verici, Karanlık Bir Gelecek: “Kaos’un Kutsal Kitabı”
Kaos’un Kutsal Kitabı, Işık Ergüden’in Türkçeye kazandırdığı önemli bir eserdir. Çevirmenin de önsözde belirttiği gibi, felsefeden ziyade bir ahlak ve tarih kitabıdır. Caraco; sert, yoğun, provakatif ve nesnel bir dille; varlık, ölüm, tanrı, din, felsefe ve sanat gibi konuların üzerinde duruyor. Bunu yaparken de kehanetlerini aktarmaktan geri kalmıyor.
Tek kesinliğimizin ölüm olduğunu ifade ediyor Caraco. Ebediyetin hayat olmadığını, ebedi yaşamın anlamsız olacağını dile getiriyor. İnsanları; “uyurgezerler, aklı başında olanlar ve ruhaniler” olarak üçe ayırıyor. Uyurgezerleri ve ruhanileri ‘yitik kitle’ ilan ederken, aklı başında, duyarlı insanların bile artık yitik kitleyi kurtaramayacağını söylüyor.
İnsanın metafizik bir hayvan olduğunu vurgulayan Caraco, dinsel ve ahlaki fikirlerin kaynağının insan olduğunu hatırlatıyor. Nietzschevari bir söylemle de tanrıyı reddediyor: “Gök boştur ve sizler özgür insanlar olarak yaşamak ve ölmek için öksüz kalmalısınız.” Dinlerimizin bir veba olduğunu, onları destekleyen iktidarların zehirleyici fesat çetelerinden başka bir şey olmadığını söylüyor.
Caraco, sanatın yıllar önce yok olup, işlevini kaybettiğini ise şöyle ifade ediyor: “Sanatlar yok olalı kaç kuşak geçti, en ünlü sanatçılarımız gelecekte küçümsenecek hokkabazlara benziyorlar. Ne bir şey inşa etmeyi biliyoruz ne heykel yapmayı ne de resmi; müziğimiz bir iğrençlik, bu nedenle eski anıtları yıkmak yerine restore ediyoruz ve bütün üslupların koruyucusu kesiliyoruz – güçsüzlüğümüzün ikinci itirafı.”
Ağırlıklı olarak tarih üzerinde duran Caraco, geçmişte yaptığımız hataların dünyayı kaosa sürüklediğine ve artık kurtuluşumuzun olmadığına inanıyor. Dünyanın Büyük Keşifler öncesinde olduğu gibi yine kapandığını, teknolojimizin ve fikirlerimizin bizi aştığını ve dünyanın kısır bir döngüye girdiğini söylüyor. Ürememize, üretmemize ve tüketmemize itiraz ediyor.
Peki, tüm bunları göz önüne alarak, Caraco’yu bir anarşist ilan edebilir miyiz? Sanmıyorum. Zira; “Anarşistlere yakın olduğum söylenemez, düzen adamları da anarşistler de beni aynı ölçüde dehşete düşürüyor…” söylemi, bizim bu düşüncemizi baştan çürütüyor.
Albert Caraco’nun Türkçedeki en iyi eseri, Kaosu’un Kitabı; dehşet verici, karanlık ve zor bir metin. Franz Kafka’nın; “Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?” sözününe karşılık yazılmış bir kitap gibi; vurucu, sarsıcı ve yeterli.
- yüzyılın son kahin-peygamberi Albert Caraco, Kaos’un Kutsal Kitabı’nda tüm insanlığı kehanetleriyle lanetliyor. Kehanetlerinin, içinde yaşadığımız dönem ile benzerlikler taşıması dehşet verici olsa da, bu sesin karşılık bulup bulmadığını görmek için henüz erken olduğunu düşünüyorum.