Bu yazının başlığından da gördüğün gibi ”KİM?” olduğumuzdan bahsetmek istiyorum biraz. Gerçekten biz kimiz? Aynaya baktığımızda yalnızlığıyla ve çıplaklığı ile gördüğümüz kişi mi ? Yoksa kendimizi herkesten saydığımız kişi mi? Bazen öyle anlar gelir ki kendimizi herkesleştiriyoruz. Özel olmamız gereken, kendi çıplaklığımıza bürünmemiz gereken anlarda herkes oluyoruz , unutuyoruz kim olduğumuzu. Herkesleşmekten diğer insanların duygularını da artık çok kolay anlıyoruz. Kime ne olacak kim ne yapacak hisseder olduk.
Kimse kendi kimliğini daha bilmeden ”ben onlardan değilim” düşüncesine kaptırır kendini. Bu cümlenin anlamı nedir? Çünkü hiçbir zaman ne demek olduğunu anlayamadım. Onlar kim? Bunu söylerken bile , kimse kendini herkesleştirdiğini fark etmiyor mu ? Ben bile herkesleşiyorum. Amacım elbette bunu, bir virüs bir hastalık gibi anlatmak değil. Sadece esnemek gibi bulaşmış olan bir durum olduğunu belirtmek. Bu durum yüzünden kim olduğumuzu unuttuk. Düşünün ki bir erkek ve bir kadın herke içinde kendi çıplaklığına bürünsün. Etraf kalabalıklaşır ve akıllara hep kötü şeyler gelir. Halbuki orada bir mesaj verilmektedir. Olduğun gibi görünmek. İşte bu da herkesleştiğimizin bir parçasıdır. Günümüzde farklılaşmak denilen şey çok yanlış bilindiğini düşünüyorum. Mesela birisiyle sohbet ederken üzgün ya da mutlu olduğunu ses tonundan, gözlerinden, hareketlerinden daha bir çok şeyi ile anlayabilirsiniz. Bunu 3 dakikada da anlayabilirsiniz 1 saatte de. Aşırı kitap okumak, bir çok yer gezmek bir çok etkinlikte bulunmak.. Bu tür şeyler sizi ne yazık ki farklılaştırmaz. 1000 tane kitap okumuşsunuzdur ve içinden; ”bu kitap beni anlatıyor” dediğiniz elbet bir kitap olmuştur. Gerçekten düşünüyorum da , bizler gerçekten kim olduğumuzu anlamamışken bir kitap bizi nasıl anlatabilmeyi başarabilir? Dönüp baktığımızda gerçekten anlam veremeyeceğimiz o kadar an ve durum var ki..
Kim olduğumuzu gerçekten bilmiyoruz, kabul ediyorum. Peki ya, hislerimiz ve duygularımız? Bu iki kelime hakkında bilinçli ve somut olarak ne kadar şey biliyoruz? Siz güzel insanlardan rica ederim ki his ve duygunun aynı şeyler olduğu hakkında düşüncelere kapılmayalım. Çünkü bu gerçekten ikisi hakkında gerçekten bir bilgi sahibi olmadığınızı gösterir. Duygularımız otomatik algılarımızdır. Bunun hislerimizle bir alakası yoktur. Gerçekten merak ediyorum, onlar hakkında ne kadar şey biliyoruz? Yoksa , onları da mı herkesleştirdik? Bakıyorum da, şuan beraber olduğu kişiyle olduğu gibi ayrıldıktan sonra beraber olduğu kişiye de aynı duyguyu yaşayanlar var. Aynı sevinci onunla da yaşayabiliyor. Şimdi kafanızdan; ”herkese aynı duyguyu barındırması imkansız” gibi şeyler düşünüp aşka falan bağlayacaksınız. Bunu yaptığınızda beni bir kez daha anlamadığınızı düşünürüm. Duygularımızı, hislerimizi ve en önemlisi kendimizi herkesleştirdiğimiz bu dünyada, farklılaşmak için çabalamak gerektiğine inanıyorum.Bunu kitaplarda ya da başkalarında başka bir şeyde aramaya kalkmak herhangi bir sayıyı sıfır ile çarpmaktan farksızdır. Hiçbir sonuç elde edemeyiz. Herkesleşmeyi bırakıp olduğunuz gibi görünün. Kendinize dokunun. Mesela saçlarınızı yaptınız, yapmış olduğunuz o model sizi güzel ya da yakışıklı göstermiştir. Bunu bilmek sizi elbet mutlu edecektir. Bu duyguya kapılmak sizi farklılaştırabilir. Kim olduğunuzu hissedin.
Hoşçakalın..