hayatın düzleminde deyin yolunda deyin düzgün yürümek düşmemek için vicdan denilen güzellikle yol almak, ya da onu almadan vicdansızlığın nahoş yüzüne bakarak yol almak cesaret değil, vicdan ile yol almak cesaret ister. vicdansızlığın zorbalığına alışmak kahır dolu bir yaşamı kabullenmek ne için neden diye sormadan körü körüne bağlanarak, tüm ihtiyaçlarını ona vermek karşılığında eli boş salakça dönmekten başka ne olabilir ki? zaten eli boş dönmeye alışmış olana, elini dolduracak bir şeyler sunmak ona küfür etmeye de denk gelir! bu onun için rahatsız edici bir durumdur! vicdanla yol alana eli dolu olmazsa da bir kazançla dönen içinde,elinin boşa dolacağı bir şeyler sunmakta ona hakaret olacaktır,bu onun içinde rahatsız edici bir durumdur. buyurun bir ikilem,düşün bakalım hangisi doğru denklem?
kimine doğru olanı yaşarken, doğru olmayan zorla yaşatılamaz iken, kimi yanlışı yaşarken doğru olanı yaşatılamaz iken, zorlukların içinde doğru olanla bir şeyler kazanmasını da beklemek boş beyhude bir bekleyiş olacak! buna seyirci kalmak zor olsa da, doğru olanı söylemek fayda vermiyor, belki zamanla bir musubetin bin nasihatten daha iyi olduğu ana denk gelmesi anına kadar,seyirci kalınırken elden bir şey gelmeden beklenilir,musibetten ders aldıktan sonra güzel hoş bir bakışla yanına ancak varılır.bundan dolayı ki vicdansızlık vicdandan haberi olmayana her daim hoş görünür.
zamanla bu boş kubbede hoş bir seda bırakmanın peşinde koşan,penceresini açarak bu hoş sedayı etrafına gönderirken,kirli olan hava temizlenirken,güneş daha bir aydınlık doğarken, aydınlık erişemediği karanlık bölgelere ulaşarak her yeri aydınlık yapacaktır. kaçınılmaz olan güzelliği saklamak mümkün değildir, mutlaka ortaya çıkacaktır.her yolculukta bunu saklamak için yorucu güç kullananlar bu yorucu güçlerinin karşılığını alamadan,huzura erişemeden-çünkü onlar için huzur huzursuzluktur- acılar içinde kıvranacaklardır , vesselam.mehmet aluç