Sen en güzel anılarımın geçtiği şarkının nakarat bölümüydün.Beni en çok ağlatan filmin en ajitasyonlu repliği. Şimdi nasıl da sıradanlık içeriyor portrende barınan her nota ? Nasıl da başkalaşıyorsun, herkesleşiyorsun. Sen herkesleştikçe bende kimsesizleşiyorum.Anlayacağın her geçen gün biraz daha kelimelere karışıyorum . Cümlelerimden sen taşıyor yine. Gülüşünden taşan cennet kırıntıları gibi . Tabi şimdilerde rütbeli bir günahkarım,cennetin yanından geçemem. Arafta kalsam cehenneme tayinim çıkar.O derece bi haberim gülüşünden,ama eminim gülüyorsundur . Amacım şuan seni göklere çıkartmak değil,asırlar sonra hatırlanmak için sevdim böyle ve siz tabiat ananın oğulları ağaçlar;değil niyetim sizin soyunuzu kurutmak.Sadece bir tümcelik sonsuzluğa karışmak. Tabii ya,sonsuzluk…Şimdilerde sonsuz bir mektupta yerini kaybetmiş satır başını andırıyor varoluşum.Ya da dünyanın bütün sokak çocuklarının kendinden yaralar bulabileceği bir hayat hikayesiyim. Sahi neyim ben , kim oldum böyle , kimde kayboldum da bulamıyorum kendimi , kim yok ki böyle kimsesizim ? Birisi eksik ama o aşikar,o kadar ayığım en azından.Öyle bir eksiklik ki yerini milyon tane soru işareti dolduramıyor. Doldursa ne olur cevabı yoksa bir yerde sualler neye yarar ? Öyle değil mi papatyalar siz daha iyi bilirsiniz. Ah benim , kalın kitaplarımın arasında solup giden papatyam,sence de garip bir yolculuk değil mi şu yaşamak ? Yoksa yaşamak mı hayatı bu denli sıkıcı kılan ? Bak yine kimsesizlik sendromum tuttu ki ardı arkası gelmiyor yine soru öbeklerimin…Nefesini harcama, zaten hiç bir cevap tatmin etmez benim doyumsuzluğumu.