Sevmek,utanmak;utanarak sevmek.
Kırmızı,mavi; Aşk.
Çaresizliğin bir çaresidir aşık olmak..
Aşık olanın haresidir sevmek,sevdiğini beklemek
Ve beklediğine varamamak,ona hayat verememek.
İşte sen de benim tam anlatmak istediğim yerdesin.
Kırmızım,mavim.
Belki her rengimsin,belki yalnızca hasretim..
İşte tam da o noktada..
Hasretin aşka dönüştüğü anda..
Bir rüzgar esti bana.
Öyle bir rüzgar esti ki
Sen geldin zannettim..
Mavim geldi..
Neşem geldi,
Kırmızım tenime değdi zannettim..
Oysa gece hala karanlıktı..
Gökte ne bir kızıllık,ne de mavi bir ışık..
Yalnızca karanlık.
Rüzgar estiği anda irkildim..
Yağmur başladı birkaç saniye sonra.
Kendi kendime,kendimi nasıl avutmalıyım dedim..
Ayağa kalkıp birkaç adım yürüdüm.
Eve gidip yatmak,uyumak geldi aklıma.
Gittim..
Kapıyı açıp,
Girdim.
Sanki sen vardın..
Evin artık sen olmayan kısımlarında.
Artık adım attığım her yerde sensizliğe basıyordum..
Yatağa yattım.
Gözlerimi tavana diktim..
Tavanda mavi ışıklar..
Mavi..
Bizim rengimizdi;
Benim hala seni hissettiğim her şey arasında en sen kokan varlığım..
Mavi..
Gözlerimin önünde masmavi hareler.
Gözlerimi kemiriyor uykusuzluk..
Sensiz uyuduğum her uyku sanki beni mutsuz edecek gibi.
Bugün mavi’yi özledim..
Bugün,birbirimizin gözlerine uzun uzun bakıp
Birlikte aynı düşlere dalıp
Aynı okyanuslarda
Aynı balıklarla
Aynı mavide
Birbirimizi sevişimizi..
Bugün seni özledim.
Öyle güzel gülümsüyordun ki..
Göz göze her geldiğimizde mavi bir kızıllık kaplıyordu yüzünü..
Gözlerin..şimdi severek düşlediğim gözlerin
Beni daha çok Aşık ediyordu seni sevmeye..
Bugün birlikte kurduğumuz düşleri özledim.
Şimdi bir bulutun üzerindeyim.
Karanlık bir bulut..
İçinde gözyaşları barındırıyor;gökyüzüne küsmüş,öylece içine ağlıyor.
Sonra gökyüzünde bir ses..
Gök gürlüyor.
Kızıyor sanki kara buluta:
“Haydi,dök artık içine ağladığın sevgini,dök..!” diyor.
Ve bulut ağlıyor,
yağmur yağıyor.
Uyandığımda gök gürlüyordu.
Ne demek istiyor aklım bana?
Seni seviyorum..!
Seni seviyorum..!
Diyorum,gidiyorsun.
Sana kendimi sunuyorum,
Sevinçlerimi, güzel günlerimi.
Sen hep gitmek istiyorsun.
Ne oldu da kırıldı aşk şarabını içtiğimiz bardak.
Ne oldu da döküldü yerlere kırmızı şarap?
Mavi utangaçlıklara ne oldu?
Neden kızardı gözlerim..
Bu kez ağlamaktan?
Bugün ben en çok seni özledim.
Beni bıraktığın şu dünya kefen gibi
Tutsan kefenimi yırtsan,görsen içindekini.
Bir aşkın hikayesi var yüreğimde,hasretim tipi..
Hasreti yere vursam,görsem gözlerini.
Çırpınıp debeleniyorum sensizken.
Bitmez tükenmez kara geceler,gündüz uykuları.
Bilsen; sensizlik nasıl bir diken..
Nasıl bir acı,hissetsen o duyguları..
Ağlarsın bana,sana,bize.
Şurada boş yere döktüğüm onca dize
Kırık bir kalpten sana,size.
Aşk çare değil,yalnızlık denen o fuzuli pürüze.
Ve bahar dermansız bir hastalık..
Şifasız cüzzamlarla giriyorum sensiz,güze.
Güz harmansız,bahar sensiz artık.
Gel,düşlerimin mavisi
Gel,sevmelerin kırmızısı
Gel,cennetin en güzel kokusu
Gel,gökyüzünün yıldızı
Gel,yazılan türkülerim
Gel,baharım,güz günlerim
Gel,hazalım,can yoldaşım
Gel..
Kuru dalım,sarı yapraklarım
Dökülsün yere eski tohumlarım.
Aşk bahçesi açsın yeni baharlarda
Sen kokusu kalsın
Küçücük çocuklarda.
Gel..
Gel ki benimle hiç olmayan bir yanın hep bende kalsın
Ve benim hiç olmayan senim,senlerim
Yeni fidanlara yağmur olsun,yağsın..
Çağlayan olsun,aksın.
Gel..
Gel ki sensizlik yalnızca eski bir şiirde kalsın.
Yarın, en güzel sabahlara senli kıyafetler olsun.
Bir rüzgarın bıraktığı his gerçeğe varsın.
Gel ki gözlerimdeki hareler
Dünlerde kalsın..
Canıma bir sen kattım öncesi bende yok.
Sonrası allah kerim;benim karnım senle tok.