Diplomatik nezaketle zaman kaybedecek değilim. Zira, İstanbul Yıldızı’nı okuyucuya ulaştıranların da kaliteyi ve orijinalliği bir kenara bırakarak, popüler olan piyasa işini alelacele yapmak için zaman kaybetmedikleri gün gibi ortada. Son yıllarda yükselişe geçen Osmanlı dizileri olmasaydı, büyük ihtimalle Doğan Kitap’tan da bu eserzede çıkmamış olacaktı. Ne demiş atalarımız? Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler.
Daha kitabı elime alır almaz beni allak bullak eden bir şey dikkatimi çekti: 150 sayfalık, birçok yaprağı boş geçilmiş, kocaman puntolu bir kitabın kapağına utanmadan sıkılmadan ‘Tarihi Roman’ ibaresini eklemek ve tanıtım bültenlerine de kitabın türünü aynı şekilde not düşmek… Cesareti tebrik ediyorum, ama gerçek bir romancı, İstanbul Yıldızı için sarf edilen kelime sayısıyla ancak bir romanın giriş bölümünü tamamlamış ve ana çatışmaya giriş yapmış olabilir. Neyse ki, TRT’de tv programcılığı yapmış Prof. Dr. Gül İrepoğlu çalışmasını elindeki kısıtlı kelime sayısıyla sonlandırmayı bilmiş.
Acı alayı bir kenara bırakacak olursak, İstanbul Yıldızı’nın türünün hikaye derlemesi olduğunu belirtmem gerekir. Hikayede, Yüzüklerin Efendisi’nde anlatılan lanetli yüzüğe benzer bir elmasın yüzyıllar boyunca sahibi olan insanların başına gelen talihsiz olaylar anlatılıyor. Kısacası, kitabın belli başlı bir ana karakteri bulunmuyor. Hikayeler arasında sabit kalan tek obje yürek şeklindeki mavi elmas olarak karşımıza çıkıyor. Lakin, elmas konuşmuyor, elmasın duyguları yok, elmasın eylemleri yok, elmasın bir karakter olduğunu ortaya koyan hiçbir özelliği yok.
Hikayeler arasında rast geldiğimiz bazı tarihi bilgiler okuyucuyu memnun ediyor. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki cellatların dilsiz olması, cellatların kurban ettikleri kişilerin üzerinde ne varsa sahibi olmaları, gibi… Fakat bu durum ne yazık ki keçiboynuzu yerken alınan tattan farksız. Sürekli tekrarlanan olaylar, Muhteşem Yüzyıl dizisinde gördüğümüz repliklerin birebir işlenişi, yersiz sayıda kullanılan devrik veya tamamlanmamış cümleler okuyucuya zulmediyor. Yazan ve yayımlayan, okuyana ayıp ediyor.
Sercan Leylek / OSLO
İletişim: facebook.com/PiriReisVeNostradamus