Mutluluk nedir, bir kalıba dökebilir miyiz ki yüreğimizdeki karşılığını? Altın kafesteki bir bülbülün özgürlüğüne kavuşması mı yoksa bir insanın okuduğu kitaptan, bugün benim sizlerle paylaşmak istediğim Küçük Prens’ten, yüreğinde biriktirdikleri mi?
Kitabı okumadığımı fark etmem biraz geç olsa da kendimi Küçük Prens’i tanıdığım için şanslı hissediyorum.
Daha ilk sayfalarda kahramanın(pilotun) küçüklüğünde çizdiği fili yutan boa (kitaptaki haliyle) yılanı resmine bakarken gördüklerimizin aslında baktıklarımızdan ibaret olmadığını, hissettiklerimizi de zamanla görebileceğimizi fark ettim. Konakladığı ilk gezegende Küçük Prens, kendini her yerin hakimi sanan kralla beni tanıştırdığında, kendini yargılamanın başkalarını yargılamaktan çok daha güç olduğunu gördüm. Diğer bir gezegene uğradığında karşısında geçmişi unutmak için içen ayyaş adamı görünce onun ne kadar zavallı olduğunu ve bunun ne denli boş bir çaba olduğunu düşünüp ona acıdım. Bir başka gezegende ‘Yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, öyleyse yıldızlar benimdir.’ diyerek kendini tüm yıldızların efendisi sanan bencil adamın yıldızların asıl güzelliklerini görememesine üzüldüm. Uzak diyarları keşfetmeye çalışan bir coğrafyacıyla tanışınca da Küçük Prens, aslında coğrafyacının bulunduğu yerden başka bir yere gitmediğini gördüm. Ve beni en çok etkileyen, kurnaz diye bildiğimiz tilkinin Küçük Prens’le sadece dost olma isteği ve Küçük Prens’e verdiği şu öğüttü:
‘İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görünmez.’
Gerçekten de öyle değil mi? Biz insanlar ne zaman zora düşsek her şeyi bir kenara bırakıp yüreğimizin sesini dinlemez miyiz? İnsan gönül gözüyle görebildiğinde ancak doğruluğu ve mutluluğu yakalamaz mı?
Ve artık Küçük Prens ile vedalaşma vakti… İnsan sevdiklerini daima yanında görmek istemesine, gönlü gitme demesine rağmen kitaptaki kahramanın yaptığı gibi Küçük Prens’in gitmesine izin vermez mi? Ve Küçük Prens gibi sevdiklerimiz de onlar için yaptığımız fedakarlıkları fark etmezler mi? Tıpkı bütün güller aynıdır dendiğinde sizin güllerinizin sizin fedakarlığınızı düşünüp üzülmesi gibi… Onu siz suladınız rüzgar değmesin diye siz önüne perde gerdiniz. Tırtılları onun için siz öldürdünüz.(Sadece birkaç tanesini kelebek olsun diye bıraktınız.) Bazen şikayet, bazen övünme dinlediniz, bazen de suskunluğuna katlandınız. Çünkü o sizin gülünüz. Bunu sadece siz değil gülünüz de biliyor.
Umarım Küçük Prens hakkında yüreğinizde mutlu izler bırakabilmişimdir.
Yazımı yazmamda bana ilham veren Küçük Prens’e ve kahramanımız aynı zamanda yazarımız Antoine de Saint-Exupery’e teşekkürler.