Ben garip bir yolcuyum hayat yolunda, yaşanılanlardan başka azığı olmayan heybesinde. Daha yirmisinde bir delikanlıyım, omzunda taşıdığı onca yükün kamburluğunda; gönlü hasretle yanan. Her kelamı ancak sevenler olan, hayatını sevenlerin mutluluğuna adayan ve elleri aşıklar için kalem tutan.
Lütfen bir kulak verin dediklerime. İçinizdeki dertlerin taşmasını, belki birinizin gözünden yaş akmasını engelleyebilmek istedim yıllarca. Daha yirmi dedik de hayatın yüzünü de gördük çok sükür. Bir dost, bir arkadaş ya da bilmediğiniz bir yerde, hasret dolu satırlar yazan bir kardeşiniz olmak tek derdim.
Hayat o kadar kısa ki. Bir annenin yavrusunu karnında taşıdığı acıdan daha keskin olur acıları. Doğru doğum sancısının hayatta tarifi yok; ama hayat olmazsa neyle kıyaslanabilir ki? Her anın, her nefesin, her saniyenin ardını bilmediğimiz bu dünyada neden sevdiklerimize acı çektiririz ki? Sevdamıza hasretliğimiz nedendir?
Daha doğarken ağlayarak geldiğimiz bu hayat; gözyaşlarımızı neden ömrümüze sereriz ki? Hayat iki nefes arası. Şuan söyleyemedikleriniz belki bir ömür söyleyemeyecekleriniz olacak. Bu sözlerim sevdasına hasret çektirenleredir. Sevgi varsa her şey hallolur arkadaş. Hayatınız bu kadar kısayken, onca saçma şeylerin arkasına sığınıp; sevdiklerinizi gömmeyin daha yaşarken. Üzmeyin, kırmayın, incitmeyin, dövmeyin, sövmeyin, kalp kırmayın. Bu hayatta sevdiğinizden başka uğruna yaşayacağınız bir şey yok ki.
Düşünün. Hayatınızda her an düşündüklerinizi bir daha düşünemeyeceğinizi. Toprağın üstünde o kadar gidilecek, görülecek yer varken; toprağın altından çıkaramayacağınızı. Bu kadar geç olmadan sevginize sahip çıkın. Sevdiğinizi söyleyin, kalbini kırdıysanız gönlünü alın; hayatınızı, soy adınızı, yuvanızı adayın. Hayatta hiçbir şeyin sevginizden, sevdiğinizden önemli olmadığını unutmayın.
Ben mi? Toprak altında yatanlar yeryüzüne çıkamazlar işte. Benimki sadece topraktan gelen ağacın meyvesi…