1.
Başka sözcüklerle konuşsa da aynı sözcükte susan iki insan. Ne çok mektup yollar birbirine bu suskunluktan.
Mektup yazmak bir çocuğun elinden tutmak gibidir elinden tutamadığım iki çocukluğun ardından…
2.
Denize kıyısı olan bir çocukluktu seninki, sözlerindeki mavinin gözlerindeki derinliğe akması bundan…
İnsan, içindeki makasları değiştirdikçe rayın uzağa götürdüğünü uzaktan gelen mektubu okuyunca anlar. İşte nisanda Tezer’le döndüğün kent su karanfillerinin acısıyla karşılarsa seni,
Kendine gönderdiğin ilk mektubu almaya çocukluğunun kentine döndüğünü unutma.… sonra ufkun kızıl saçlarını taradığın gecenin balkonunda, gözlerindeki kenger yaprağını savuran rüzgar, bir çiçeğin açtığı güne bıraktığın ayraçtan, şiirin yokluğunu yaşamın alnına da savurur
…sonra göz bebeğindeki teserası kayıp mozaiğin bakışında, gecene boynunu uzatan sülünün gördüklerini, turna tüyünden ünlemlerle doldurduğun kitaptan, mektubunu bozkıra da göçürür.
…sonra avuçlarında dönen fıskiyenin damlası, çok uzak yağmurun bulutunu nemlendiren, topraktaki açmanın katmanındaki yitik damlayla aynı nehirden akar bir daha yıkılmamak üzere yıkılan surların altında bulduğun sarnıca
…sonra uğultunun dehlizlerinden çıkan sesinin sırtında taşıdığı çantaydı yolculuk böylece
yayıldığı boşluğa bıraktığı mesafe taşlarıyla geçmişin dilini, ovanın külünde yeşerek köklerin anlattığıyla bütünler
…sonra “y” ile başlayan sözcüklerin tanrısıysa yalnızlık ince işçilikle mabet mi kurdun ruhundaki dağın terasına,
şairin usta olduğu şiirin ayak ölçüleriyle yazıldığı zamanın
ardıllarından biri olmanı nasıl anlatmalı
…sonra ödünç verdiğin şiirin karatahtasına gökten inen merdivenin ulaştıramadığı sözcüklerle yazar çocukluğun yalın ayak günlerini topuğundan vuran ayakkabı giyenler
İşte mum gibi eridi bu mektup gölgeler söndüğünde başka bir acı işlenecek kâğıdın beyaz tenine “Sonra da… Sonra diye bir şey yoktur. Tarih dışıdır sonra.”