Büyük şehirlerin küçük kasabalarında büyüyen çocuklardık. Bazen gazoz kapakları servetimiz olur, bazen de birkaç misket hayallerimiz. Sokak da maç etmez top oynar, akşam olduğunu eve gitmeden bütün mahalleye haber verirdik, zillerini çalıp kaçarak. Spor ayakkabısı yaptığımız kara lastik ayakkabılarımız taşlardan yaptığımız kalelerimiz ile mutluyduk. Harçlık nedir bilmez ama leblebi tozunun harika bir şey olduğunu bilirdik. Mahalle maçlarımızın sonlarında yaptığımız kavgalar bile hayatımızın bir parçasıydı. Bazen dayak yer bazen de atardık ama mutluyduk.