Ne zaman yeni bir kadın tanısam kendi mi uzay boşluğunda yolculuk yapıyormuş gibi hissederim.
O merak,o giz,o karışık duygular beni kendine öyle çeker ki orada kaybolup,çıkışı bulamama endişesi tüm ruhumu sarar.
Orayı çok merak ediyorum.
Bu hakiki boşluğun sonunu bulabilir miyim ?
Bulamıyacağımı biliyorum.Yeryüzünde hiçbir erkeğin bu yolculukta boşluğun sonunu gördüğünede pek inanmam.Orası başkadır,değişkendir,uçurumun kenarıdır orada değişken duygular vardır.O boşlukta kaybolucağımı bilmeme rağmen dalmak istiyorum ucu bucu gözükmeyen,sonu olmayan sokağa….Bu insanı ölüme götürebilir bazen sizi köle yapar.
Bazense bu sırrın tek hakimi olmak istiyorum.Sırrın ipuçları kadının yüzünde parladığı an, bir inci avcısı gibi taa derinlere dalarak tutkuyla ona ulaşmayı, avuçlarımın içinde o inciyi sıkıca kavrayıp onu kendime saklamak istiyorum ki bu mümkün olsaydı canımı bile ortaya koyabilirdim.
Ben, böyle bir hazinenin sahibi olmak istiyorum.
Kötü bir korsan gibi hazine ararım, kadının yüzünde.
Ben bu hazine uğruna ölenleri tanıdım.
Siz Yesen’i bilir misiniz ? Ben biliyorum.Aşkından ölen bir şairdir kendisi.Isadora adında dansçı bir kadına vurulmuştu.O, boşlukta kaybolunca çıkış yolu olarak kendisini vurmayı seçti.
Siz peki Nerval’i biliyor musunuz ? Nerval,şevhettir,aşktır.20’li yaşlarında kadını ve afyonu koynunda taddı.Daha sonrası tam bir trajedi.İnsanlar onun deli olduğuna inandığı an kendisini tımarhanede buldu.Yeni arayışlar içine giren Nerval bolca ülke gezdi.Aradığı şeyi bulduğunda yaşı 50’lara dayanmıştı.Aşık olmuştu,öfkeliydi,tutamıyordu kendini.Aşık olduğu kadını kocasından kıskandığı için ölümü seçti.Kendini sokak lambasına asan Nerval,teyzesine şu mesajı yazdı“Bu gece beni bekleme,çünkü gece siyahve beyaz olacak…” Ah Nerval ! Ne yaptın kendine? Acaba Nerval 2015’lerde yaşasaydı yine aynı şeyi yapar mıydı ? Yapardı,çünkü o da Yesen gibi yazardı.Yazarlar aşksız yaşayamaz.
Siz Alman şairi Heinrich Von Kleist’i de bilmiyorsunuzdur.O da aşkı uğruna öldü.Zaten şu sıralar pek okunmuyor.
Sizler aşk uğruna ölen nicelerini biliyor musunuz? Ben biliyorum,bunları size anlatabilmek için biliyorum.
Bana kızdığınızı duyar gibiyim.Aşkı aşk yapan duyguyu ben onlardan öğrendim.Ya sizin, adına aşk dediğiniz şu duygunun içinde ölümün sesi,gölgesi var mı ? Yaşadığınız şey aşk mı ? Sizler neye aşk dersiniz? Bu yazı size suç armağan ediyor mu peki ?
Hayatta garip sorular var.Sorular beni her zaman heycanlandırmıştır.Cevaplar açık olmasına rağmen sorular kadar eğlenceli değil.Çatık kaşlarınızın altında gizlenen gözleriniz, şu satırları okuyunca ne sinyaller gönderiyor kalbinize ?
Ne zaman yeni bir kadın tanısam kendi mi uzay boşluğunda yolculuk yapıyormuş gibi hissederim.
O merak,o giz,o karışık duygular beni kendine öyle çeker ki orada kaybolup,çıkışı bulamama endişesi tüm ruhumu sarar.
Orayı çok merak ediyorum.
Bu hakiki boşluğun sonunu bulabilir miyim ?
Daha kimse bulamadı.Bulamadıkları için bazıları ölümü seçti.
Geçenlerde bir olaya denk geldim,bununla ilgili birşeyler karaladım.Ama burada pek moda değilim.Fazla dikkatinizi çekmedi.Adam aşık olduğu kadını göremediği için intihar ediyor.Aşkından verem olan bu adamın intihar mektubuna rastladım.İşin ilginç yanı o sırada deprem oluyor satırlar eksik bırakılmış.Adam depremde ölüyor.İntihar edeceği sıradaTanrı “Sen böyle ölmelisin”diyerek üstüne maloz yığınları yağdırmış.Belki de yazar olmadığı için intihar ederek ölemedi, ama aşkı enkaz oldu.Ben o aşkı taşların arasından çıkarttım.Mektup, enkaz yığınları içinde bir kutudaydı.
Kaderde çok başka bir şey.Sizin aşklarınız gibi.Bana kızıyorsunuz.
Bu, sizin yaşadıklarınız aşk değil,maskelerinizin yaşadığı aşk.Maskeyi atmaktan korkuyor musunuz ?Bence o boşlukta zehirlenmekten daha çok korkuyorsunuz bu yüzden maskelerinizi çıkaramıyorsunuz.Nerval ve Yesen gibiler ise maskesiz dolaştı, boşlukta. Boşluğun sınırlarında hazine aradılar.Bulamayınca köle olmak yerine ölmü tercih ettiler.
Kolay mı peki ?Her kimliğin altında başka bir kimlik,her duygunun arkasında başka bir duygu.Sizce bir kadını keşfedebilmek kolay mı ? Ben korkuyorum ama keşfetmek istiyorum,maskesiz bir şekilde,Yesen gibi,Nerval gibi,Karl Markx’ın kızı Eleanor gibi.
Ben ne zaman yeni bir kadın tanısam kendi mi uzay boşluğunda yolculuk yapıyormuş gibi hissederim,çünkü boşluğun sınırı yoktur.Her boşluğun sonunda başka bir boşluk çıkar karşınıza.Her boşluğun sonunda yeni bir duygu.
Tanrı nasıl bir denge kurdu böyle ? Kadını ne güzel yarattı değil mi ?
Erkekler nettir,ne görüyorsanız “o”dur.Bu yüzden sıkıcıdır.Kadınlarda berrak bir belirsizlik vardır.Onlar kış aylarında açan güneştir.Bu yüzden biz onları hep isteriz.Onlardaki belirsizlik bizde olmadığı için hep bir merak duyarız.Bizde ne eksikse onu isteriz.Biz sıkıcı,onlar tedirgindir.
Tanrı nasıl bir denge kurdu böyle ?
Siz aşkından ölen yazarları bilmiyorsunuz ? Peki onlar kim olduklarını biliyorlar mıydı ? Onlara kim olduklarını sorduğunda size vereceği cevap “aşık” olurdu.Diyorum ya hayatta garip sorular var.Hatta cevaplardan çok sorular var.Sorular olmasaydı merak olmazdı,merak olmasaydı aşk olur muydu ?
Kış aylarında güneşin sahipleri açın kucağınızı ben geliyorum, maskesiz bir biçimde Yesen’niniz olmaya,ufakta olsa bir inci bulmaya…
2 comments
Muhteşem bir yazı son zamanlarda böylesine özgün bir yazı okumadım teşekkürler 🙂
Kaleminize sağlık 🙂