Bazen ben bile kendi kendime ”Neden Burak?” sorusunu soruyorum. Sonucu hep aynı hiç değişmiyor. Tripleriyle, kıskançlıklarıyla, küsmelerimizle, kavgalarımızla daima sevdiğimden.
Aslında tek nedeni bu sayılmaz ki, değil de. Ben birini görmeden ancak bu kadar abartabilirdim, onu sevmeyi. Hayatımı kaplamışcasına bi’durumda. Yani ne biliyim, anlatamıyorum bunu kimseye ya. Tek isteğim, sarılmak. Bi’kerecik sarılmak ki, umarım 142 gün sonra bu hayalime ulaşılırım gibime geliyor. İnşallah olur ki, yoksa ben kafayı yerim gibi bi’durum var ortada. Hatta şu an bile kafayı onunla bozmuş durumdayım, diyebiliriz.
Düşünülünce tuhaf gelebilir ki, kimi insanlara gelir. Arada o kadar mesafe varken, nasıl bu kadar değerlim oldu ve hayatıma bi’an da girip, nasıl bu kadar sevmeyi abarttım. Her ne olursa olsun ki, onun yanında olacağım. Uzakta da olsa benden, yanında hissetmesi için elimden geleni yaparım. O benden bıkana kadar, onun hayatından çıkmaya niyetim yok. Değerlilerim arasında.
Çok şapşal, maymuş bi’ hali var ki, bu hali bence onu çok tatlı yapıyor. Bunları buraya yazmamın nedeni ise, kendime ”Neden Burak?” diye sorduğumda aldığım cevaplarımı kendimce değerlendirmek veya da ne bileyim, ondan konuşunca mutlu olduğumdan.
Bu kadar değer vermesem, yazılarım bu kadar uzun olmazdı, diye düşünüyorum ki, daha fazlasını da yazabilirim. Konumuz ”Burak” çünkü. Bu kadar konuşmam yeter bence. Tekrardan onu çok sevdiğimi söyleyip susuyorum ve okursa diye söyleyeyim onu kocaman öpüyorum, sarıldığım günler gelecek ve o gün duygularımı yazacağım …