Gerçek adıyla Tevfik Kolaylı, taşlamalarıyla ve hazır cevaplılığıyla bilinen bir Türk neyzen, şair. Gelin, bu adamın efsanelerine şöyle bir göz atalım
iyi kalpli adamın bir tanesi bir gün neyzen’in parasız pulsuz gezdiğini bilerek ona para vermek ister ama neyzen’in dillere destan hazır cevaplılığı onun gözünü korkutmaktadır ve parayı neyzenin arkasından atarak “neyzen paran düştü” der.
neyzen’in cevabı ise şu olur.
“o düşen benim param değil. zaten bende para ne gezer. o düşen senin altın kalbindir.”
rivayete göre yine çok sarhoş olduğu bir gece rastladığı gece bekçisine sorar:
– evladım neyzen tevfik’in barakasını arıyordum?
+ ama… ama… neyzen tevfik sizsiniz?!
– sana neyzen tevfik’i soran kim bre deyyus, evini sordum evini!
neyzen tevfik’e içkinin yasaklanmasından sonra bir gün peyami safa, üstadı ziyarete gider. odanın bir köşesinde koca şarap fıçısı görünce şu diyalog gelişir:
ps: bu ne üstad? hani artık içmeyecektin!?
nt: ne yaparsın evlat içmezsem kuvvetten düşüyorum.
ps: peki içkinin faydası oluyor mu?
nt: olmaz olur mu sen ne diyorsun!! bak bu fıçıyı, geldiğinde yerinden oynatamazdım, şimdi tek elimle bile kaldırıyorum.
muhabir: ne kadar içki içersiniz.
neyzen: birinci dünya harbi boyunca 18 bin okka rakı, içtim
muhabir: hehehe yok canım
neyzen: gülmesene kardeşim hesap yaptık hesap
… şimdi efendime söyleyeyim, şöyle anlatılır “içki ve edebiyat alemi“nde:
doktor fahrettin kerim gökay, ‘içkinin zararları‘ konulu konferansını vermektedir.
bir ara: ‘rakının her kadehi, hayatımızı bir saat kısaltır’ der.
dinleyicilerin arasında bulunan neyzen tevfik, yerinden fırlayıp bağırır:
– eyvah, yandık!
– hayrola?
– hesap ettim; meğer ben öleli tam kırk yıl olmuş.
mazhar osman, neyzen tevfik’e içki içmeyi yasaklamış.. içmeye devam ettigi takdirde hayati tehlike doğacağını söylemiş… ileri derecedeki samimiyetlerine dayanarak içki içmeyeceğine dair bir de and içirmiş.. aradan zaman geçmiş, mazhar osman, neyzen tevfik’e bir yerde içki içerken rastlamış.. hemen hatırlatmış:
– “hani sen içki içmemek üzere and içmiştin?”
neyzen şöyle cevap vermiş:
– “üstat, biz fakir adamız.. bulunca içki içeriz, bulmayınca and içeriz!…”
gece meyhaneden çıkmış evine dönerken, dar bir sokakta karşılaştığı bir başka sarhoş ile aralarında geçen diyalog :
– ben senin gibi ciğeri beş para etmez herife yol vermem!
neyzen geri çekilir, yolu açar;
– ben veririm…
bir yazar yazacağı romanı anlatırken, anlatacaklarının sonuna gelmiş ve bu sırada neyzenyüzünü buruşturup ‘bu konuyu hiç beğenmedim’ demiş. yazar da bunun üzerine ‘peki ama siz hiç roman yazmadınız ki, nasıl fikir yürütürsünüz?’ deyince neyzen ‘ben yumurtanın da iyisini bayatını anlarım, fakat hiç yumurtlamadım’ diyerek ağzının payını vermiş.
basın çevrelerinde tanınmış bir hanım,neyzen’le karşılaşınca,
-aşk olsun, benim için aşifte filan gibi sözler söylemişsiniz?
neyzen elini sinek kovalar gibi sallamış;
-hanım, sen beni tanımıyorsun. ben herkesin bildiği şeyleri söylemem.
maliye bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemidir. neyzen’e soruyorlar:
– “neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?”
– “maliye nazırı değilim ki, çalarken zevk alayım “….
sadrazam talat paşa, bir gün neyzen tevfik’e devlet dairelerinden birinde katiplik önerir. neyzen tevfik:
– katip olacağım da ne olacak, diye sorar.
teşekkür beklerken böyle bir soru ile karşılaşınca şaşıran talat paşa, memurluk katlarını alttan üste sıralar:
– önce şu, sonra bu…
neyzen´in hala hoşnut olmadığını sezince de, şöyle sürdürür:
– daha sonra vekil, nazır, kim bilir belki de sadrazam…
neyzen´in yanıtı yine bir soru olur:
– ya sonra?
talat paşa bir an duraksar, sonrası padişahlıktır çünkü. ister istemez:
– hiç! der.
bu yanıt karşısında güler ve şöyle der neyzen tevfik:
– ben bugün de “hiç”im! sonu hiç olduktan sonra, onca zahmete ne gerek var?
neyzen’in ustalığının ve hoş sohbetinin nâmını çok duyan gâzi mustafa kemal atatürk kendisiyle görüşmek ister ve bu çağrıya çok sevinen neyzen paşamın misafiri olur.sohbet muhabbet derken aralarında şöyle bir diyalog gelişir;
mka – neyzen senin için iyi içer derler doğru mu ?
neyzen- eh, içerim paşam.
mka – ne kadar içersin mesela, iki tane kiloluk içer misin?
neyzen – içerim paşam.
bunun üzerine atatürk görevliye seslenir ve iki büyük rakı getirtir.
rakılar gelince neyzen görevliye seslenip, bir kase, bir kaşık bir de ekmek ister.görevliler şaşkınlık içinde neyzen’e bakarken atatürk bakışlarıyla onaylar ve neyzenin istedikleri gelir.atatürk neyzenin istedikleriyle ne yapacağını merak ederken neyzen bir büyük rakıyı açar, kaseye boşaltır, ekmeği ufak ufak doğrar ve başlar kaşıklamaya.atatürk gözleri faltaşı olmuş bir halde izlerken, neyzen kasedeki rakı azaldıkça doldurmaya devam ederek ekmeği bitirir ve
– karnım doydu paşam, şimdi içmeye başlayabilirim.
der.
bunun üzerine atatürk gülerek,
– pes, vallahi ben pes ediyorum neyzen,
diyerek kendisinden ney üflemesini rica eder.
uzatmayayım, neyzen ve atatürk bol muhabbetli bir kaç saat geçirirler ve sonunda atatürk neyzen’e teşekkür ederek, var mı benden bir istediğin diye sorar.
neyzen de cevap olarak, sağlığınız paşam der, paşam’ın elini öpüp çıkar.
daha sonra atatürkle ne konuştuğunu merak eden abisine olayı anlatan neyzen’e şaşıran abisi;
ulan yatacak yerin yok, atatürk ne istersin diye sorduğunda bir ev isteseydin ya diyen abisine neyzen’in verdiği cevap, bugün yaşadığı yeri unutup, yatıp kalkıp atatürk’e küfür eden şuursuzlar içindir birazda;
– o zaten hepimize bir ev verdi ya!