Saat 01:04. Parka geçiyoruz yine.
Siz farkında değilsiniz ama parklar en güzel tatil bölgeleridir. Uzaktadır. Kitle kültüründen uzakta bir yerde. Tanımlayamam burayı. Hiç kimsenin kullanmadığı dandik spor aletleriyle müthiş bir ahengi var. Ya da ben hiç gündüz gelmedim buraya.
İki adam 4 bira 2’si kırmızı teneke ve milyonlarca ceset. Her gece gömülen onlarca umut ve onlarca anı.
Burası dünya değil burası cennet değil burası araf ya da cehennem de değil. Burası sadece ben. Kurtarılmış bölge. Her gün oturduğumuz yarım metrelik duvarın birkaç metre ilerisinde kalan çitler sağlamıyor bütün bunu. Orası bizim sınırımız. Bir günah çıkartma kliniği. Ruhlarımızı yıkadığımız ve aşağılıktan daha öte kaybolduğumuz, en dipte kendimizi bulduğumuz bir yer. Burası benim alanım. Burada varım. Görmeye ya da duymaya ihtiyaç duyduğum tek yer.
Tanıdık şeylere rastlamanın imkansız olduğu her yer güzeldir. Tanıdık şeyleri tanıdıktan sonra her şey düşeceği yeri bulur. Birini tanımanın anlamsız olmadığı tek yer burası. Burada kimse kimseyi tanımaz. Ama herkes herkesi bilir. Mesela ben parkın girişinde duran o ağacın ismini hala bilmiyorum. O parkın bir adı da yok. Ya da ben hiç künyesine bakmadım. Zamanın aktığı tek yer artık burası. Zaman yok zaman hariç zaman durdu. Zaman benim. Ben akıyorum burada. Yaşlandığımı hissediyorum. İnsan oluyorum her geçen gün.
Siz bilmiyorsunuz ama her gün buraya gelip gömüyorum kendimi. Sonraki sabah yeniden doğuyorum. Bu park doğuruyor beni. Kucağına bırakıyor doğurup. Yaşamak için önce ölmek gerekir. Benim tanıdığım en büyük kayıp benim. En büyük hiç ben. Dünyanın en büyük pisliği. En büyük zavallısı ben.
Cevabını bilmediğim sorular soruyorum. Biliyorum cevap yok. Aslında gerçek cevap da bu galiba. Her gün buraya gelip aydınlanıyor muyum yoksa karanlıkta kalmak da aydınlanmanın bir yolu mu kestiremiyorum. Adının pazartesi olması her şeyin başlayacağı anlamına gelmiyor. Bir bok başlamıyor. Kutsanmışlarınızla beraber çitlerin diğer tarafında bütün pisliklerinizi bırakınca, kendimi kurtarıcı gibi hissediyorum. Galiba bunun için size teşekkür etmem gerekir.
İki adam 4 bira 2’si kırmızı teneke ve milyonlarca ceset. Dünyanın geri kalanının değersiz kılındığı tek yer. Burası aslında her şeyin olduğu gibi göründüğü yer. Gösterinin acımasız kurmacasının tüm olgularını sıfıra indirgediğimiz yer. Burası her şeyin hep olduğu gibi. Sadece bok. Sadece pislik ve sadece boşluk. Burası benim ibadethanem. Dilimin ucuna getirmediğim bütün o kelimeler bizleri kurtaracak dualarımız.
İki adam 4 bira 2’si kırmızı teneke ve milyonlarca ceset. Siz de bu pisliğin ortağısınız. Ben öyle hissediyorum çünkü siz de öyle hissediyorsunuz.