Hayat insanlar için, daha doğrusu canlılar için türlü sürprizlerle dolu. Ve bir de sınanmalarla… Evet, gözlerimizin önünde nice adaletsizlikler dönüyor. Ve nice torpiller… Bizim uğraşarak, didinerek yapamadığımızı kimi insanlar parmak oynatmadan yapıyor. Şansımız yok diyoruz, kaderimiz kötü diyerek ah u vah ediyoruz. Kimi zaman isyana sürükleniyoruz. Zaman geliyor Allaha olan inancımızı bile kaybediyoruz. Hayata karşı direnmeyi bırakıyoruz ve inançsızlığın vermiş olduğu boşlukla sağlığımıza zararlı olan şeylere sarıyoruz bu sefer. Zaten psikolojik olarak iyi durumda değilken bir de buna beden sağlığımız ekleniyor ve hepten kötüye gidiyoruz. Sanıyoruz ki Allah bir tek bizi sınıyor. Oysa şöyle bir etrafımıza baktığımızda görürüz ki herkesin bir derdi var. Öyle ki bizdeki “dert”leri “nimet” sayanlar da var…
Hayat bazıları için rayında giderken, bazıları için de rayından çıkıyor. Milyonda bir insanın başına gelebilecek bir şey belki bizim başımıza hemen her gün geliyor. Olumsuzluklar peşimizi hiç bırakmıyor belki. Güzellikler bize şöyle ancak uzaktan bakıp gidecek kadar yakın belki. Söylemeye çalıştığım Polyannacılık değil! Her şeyi iyiye yoralım, kötü düşünmeyelim de değil. Ama her şeyi kötü düşünüp karamsar olmak da bize hiçbir şey kazandırmayacak. Bilakis gün be gün bizi yiyip bitirecek. Aslında anlatmaya çalıştığım bardağın hem dolu hem boş tarafını görmek. Ve bir de Allaha olan inancımızı yitirmemek…
Şu aralar hiç iyi şeylere tanık olmuyoruz, olamıyoruz. Masum insanların canları hunharca katlediliyor. Nice ocağa ateş düşüyor, onların yüreğinde onulmaz yaralar açılıyor. Biz insan olarak üzülüyoruz, hatta belki ağlıyoruz. Öyle haberleri gördüğümüzde içimiz kanıyor, parçalanıyor. Beddualar ediyoruz sebep olanlara, yapanlara! Akabinde ne oluyor? Hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz bir şekilde. Yapmak zorunda olduklarımızı hatırlıyoruz. Bir yanımız gözyaşı dökerken diğer yanımız gözyaşımızı silerek devam ediyor yoluna. Maalesef böyle olmak zorunda. Yükümlü olduklarımız var, mecburiyetlerimiz… Artık öyle bir hâle geldik ki mutlu olduğumuz, güldüğümüz zaman vicdan azabı çekiyoruz. “Biz burada gülerken, kimlerin canı yanıyor kim bilir?” diyoruz. İnsanlığımızı sorgulayıp, insanlığımızdan utanıyoruz! Kar yağıyor diye deli gibi seviniyoruz ama bu soğukta o kar’ın altında kalanları düşünmüyoruz mesela. Donarak ölen binlerce can varken, biz kar ile oynadıktan sonra sıcacık evimize gidiyoruz. İşte bunun adına da “Hayat “diyoruz. İnsan olmak, insan kalabilmek, insanca yaşayabilmek o kadar zor ki… Bu yazdıklarım çoğu kişi için “klavye kahramanlığı” olarak adlandırılacak belki. Onlar öyle sansınlar, bilsinler. Ben de kendi bildiğim şekilde devam edeyim yazmaya, düşünmeye. Allah biliyor nasılsa…