Bir Cumhuriyet bayramını daha geride bırakıp Cumhuriyetimizin 91.yılına resmi olarak girmiş bulunduk.Adı üstünde Cumhuriyet bayramı olan bir kutlama daha buruk ve de tatminsiz geçti.Her geçen sene daha fazla kenetlenmemiz gereken mühim zamanlar olurken daha da azaldık,daha da koptuk.Bazılarımız korktu bazılarımız çekindi bazılarımız üşendi bazılarımız ise pes etti.29 Ekim günü 20-30 küsur maden işçimizi daha Karaman’da kaybettik.İçler her zamanki gibi burkuldu burkulmasına ama bu işten çıkar sağlayan büyük biraderler ise bir hayli memnundu bu halden.Her geçen yıl Cumhuriyet kavramı,Atatürk ve değerlerimiz bir bir unutturulmaya hatta yavaş yavaş hafızalardan silinmeye yok ettirilmeye çalıştıkça maden işçileri biraderlere acıdan çok zevk verdi.Bir bahaneleri daha vardı artık, onca adam sanki onların hiçbir suçu yokmuş gibi hayata gözlerini yummuşken onlar Cumhuriyet kutlamasını yasa çevirip bu sene de kutlatmayacaklardı,kutlamak isteyen insanların da hevesini kursaklarında bırakacaklardı.Yürüyüş esnasında insanların simasındaki çaresizliği ve umutsuzluğu yaşatacaklardı.Milletin kafasında “ne olacak bizim halimiz? Yazık değil mi Türk gençliğine” suallerini yerleştirecek ve uzaktan bakıp kıs kıs güleceklerdi.Şu dile kolay koskaca 91 yılın 10-12 senesini çalmış bu seneler boyunca Cumhuriyet anlayışını değiştirmeye çalışmışlardı.Bu onlara yetmemiş “Yeni Türkiye” arayışlarına girip Cumhuriyet yerine saltanat,laiklik yerine muhafazakarlık,demokrasi yerine ise antidemokrat unsurları yerleştirip torba yasalarını sunmuşlardı.
Bir çok isteklerinde başarılı oldu bu büyük biraderler.Gündemi tek bir lafları ile değiştirmeyi ve insanların ilgi odağını çevirmeyi fazlasıyla iyi becerdiler.Kürtaj günahtır,dinimizce yasaktır dediler günlerce olmayan kadın hakları savunulmaya çalışıldı,çeşitli kurumlar hareketlendi,sosyal medya çalkalandı ama sonucunda UNUTULDU.Soma olayı geldi onlarca maden işçisi öldü yas tutuldu yardımlar yapıldı gündem anında değiştirildi torba yasalara getirildi UNUTULDU.Bunlardan once Gezi parkı olayı,Berkin Elvan olayı ardından gelen kaset gündemi ve de seçimler,Atatürk Orman çiftliği ile gündem her zaman değiştirilip her zaman da bir önceki olay diğerini sildi attı.Kısacası tekrar ve tekrar her şey kolayca değiştirilip UNUTULDU.
Unutulmayan tek bir şey vardı o da 91 yılın geriye kalan 75-80 küsur yılı.Acısıyla tatlısıyla,darbelerle,binbir türlü rejimlerle geçen ama her seferinde tekrar ayaklanmasını bilip kenetlenen bir Cumhuriyet… Hiçbir şey kolay elde edilmedi çünkü kolay elde edilseydi Türkiye şu anki Türkiye olamazdı,kolay elde edilseydi mücadeleye değecek tek bir söz bile kalmazdı.Fakat gerçek şuydu ki bu ülkenin geçmişi kadar hiç bir ülkenin anlatılmaya değecek ilk çağdan başlayıp Osmanlı’ya ardından da Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar gelip gidecek şanlı kanlı bir tarihinin bulunmayışıydı.Çok kanlar dökülmüştü ( hala da dökülüyor ve bazı sorunlar çözüme kavuşabilene kadar dökülecek de ) çok fazla şehit çok fazla arkada bırakılan gözyaşları ve acı ve ardından gelen sevinç gözyaşları,coşkular yaşandı bu ülkede.Çok sarsıldı çok yıprandı çok kıskanıldı.Dört bir yanının denizlerle kaplı olmasından en güzel konuma sahip olmasına,binlerce tarihi olan ama salt bizler tarafından kıymet bilinmeyen yerlerine ve turistik mekanlarına,jeopolitik konumuna ve daha bir çok şeyine kadar çok konuşuldu her zaman göz önünde olup her zaman en çok bölünmek isteyen ülkelerin başında geldi. Ama gerçek şuydu ki koskoca 91 yılda acısıyla tatlısıyla, zoruyla kolayıyla,sevinciyle üzüntüsüyle,kaçmalarla savaşmalarla ve de en önemlisi sevgi ve inançla bu Cumhuriyet sarsılmadı yıkılmadı.
Şimdi büyük biraderler bu manzaraya bakıyorlar ama arkada yatan bu yüzü göremiyorlar.Hani bazen hayatta etrafına bakarsın ama sadece bakarsın ya hani bir anlamı manası olmaz bizim büyük biraderler de öyleler işte.Bakıyorlar ama sat yüzeysel olanı görebiliyorlar.Yüzeysel olansa şu an herkesin dilinde olan şeyler.”Ah vah Cumhuriyet öldü kaldı bittik hadi kaçalım ne olacak bizim halimiz bu ülkede artık yaşanmaz sözleri” yüzeysel olan bizim yüzeysel endişelerimiz aslında. Biz kendi gücümüzü yapabileceklerimizi ve de Türkiye’nin 91 yılık tarihini çöpe atarsak büyük biraderler de uzaktan bakıp kıs kıs gülmekte haklılar tabii…
Onlar şu an satranç oyununda gibiler.Misal halk onların piyonları.Biz piyonlar ise her gün torba yasalarla yönetildiğimiz düşündükçe her gün şah olan duruma mat demek için yaklaşıyoruz.Satranç uzun sürmeyen mantık gerektiren hamlelerin doğru seçileceği dikkat ve zeka oyunudur.Büyük biraderler dikkatli dikkatli olmasına ama bir oyun bir yalan dolan daha ne kadar devam edebilir birader? Bir insan unutulmayacak birini unutturmaya çalışıp onun yerine kendini nasıl kabul ettirebilir birader?
Ve asıl soru şu ki?
Şah mat olduğunda sen bu oyuna daha ne kadar dayanabileceksin ha BİRADER?
1 comment
Sayın Ece Ergüney, öncelikle fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Merak etmeyin bu ülkede iyisiyle, kötüsüyle hiçbir şey tamamen unutulmuyor. Bu iyi bir şey midir, kötü mü o sizin kanaatinize kalmış. Eski bir satranç oyuncusu olarak şunu da eklemek isterim ki satranç son derece uzun süren bir oyundur. Dediğiniz gibi zeka ve mantığa dayanır ama belki de en çok tecrübeye dayanır. “Büyük biraderler” geçmişi iyi incelemiş “tecrübeli” oyuncular… Bu “büyük biraderler”, geçmişteki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarlarının hatalarını hatırlıyor, bunları her fırsatta hatırlatıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’ni geçmişteki hatalarından ders çıkarmadığı için her oyunda tecrübeleriyle mat ediyorlar. Bu büyük biraderler, halkın salt çoğunluğunun sahip olduğu mantığı iyi kavramış, karşılarındaki oyuncular amatör olduğu için her türlü skandaldan gerekli “dikkati” göstermedikleri halde sıyrılmayı başarıyorlar. Kısacası oyunun kuralları değişmediği sürece onları mat etmek malesef imkansız gibi gözüküyor. Ama dediğim gibi satranç son derece uzun bir oyun, aradan uzun bir süre geçip yeni bir oyuncu (sağ parti) çıkıp onları mat edebilir. Saygılar. -Can Deniz Oğuz