Göstermesede kendisi bilirsin güneşin çoçuklar gibi gülüşünü.Hani o an o yerde birbirinin avuçlarına yağan incilerin, Bizden başka kimselerin göremediği camdaki sesini hatırladın mı…
Verilen sözlerin anlamıyla yaratılan dünyamıza özlem duygusuyla sahip çıkardık. Hani o, Uzunca zaman babasına hasret kalan kız çoçuğunun çiçek bahçelerinden toplayıp getirdiği ömürlük tebessümüyle fotoğrafla taçlandırılan günü hatırladın mı…
İlk saatleriydi günün, Kokun evimin her köşesini ziyaret etmiş gülüşlerini bırakmış yüzüme, Sevinç cıvıltıları vardı saçlarımın arasında dolaşan kuşlarda. Geçtiğim her yerde eğiyor başını çiçeklerim, Kalbin kapkara çarşafı hırsız sessizliğinde üzerine alışı içimi öyle doldurmuştu ki, İnandığım aşk için gözlerimden düşen her bir damla bizi hep koruyacak zannettim o an.
Yanılmışım.. Bakışlarına yabancı olduğumu görünce.
Kokun yok artık türküsünü söyleyen rüzgarda. Güneş evime kadar geliyor da kapımı çalacak cesareti yok. Ayaklarımın altında ezilen toprağa üzülüyorum, Bazen de unutup tüm güçümle…
Bir süre yangın sonrası gibiydi ellerim. İs kokulu siyahlaşmış kalbim döktü dallarındaki yaprakları. Var güçümle sarıldım kendime, Sayarak döktüm yeniden yeşermesi için sakladığım bir iki aşk filizini. Sonra neşesini aldım çoçuklğumun, Koynumda uyutup umutla büyütüyorum herkeslerden gizli.
Bir salıncak kurdum, Şöyle tam kalbimin orta yerine. Gülüşüyle bana hayat veren, Başını dizime, Yorulduğunda kalbimde uyuttuğum bir park kurdum şiirlerimde.
Kızıma..