Büyük şehirlerde yaşayan insanların büyük derdi olurmuş,öyle mi oluyor ki,nasılsa boğuluyoruz kocaman beton binaların altında ve artık evlerden gelmiyor neşe kokusu ve sarımsak kokusu,aynı evin içinde farklı dünyalar yaşayan insanlar var artık,teknoloji ilerlerken nasıl da kayboluyor insan binalarda,kalabalık şehirlerde içinizi dökecek insan bulamazken,teknoloji sayesinde duygu bağı olmadan nasıl da ilişki yaşıyor bunca insan? İnsan hep yorulur mu ki büyük şehirlerde? Eskiden her şey çok güzelken,yüreğinin yalnız kalması nasıl da acı bir durum değil mi? Ağız dolusu gülecek insan yokken,ağız dolusu yalnızlık yaşıyoruz bu camiada ve hep korkuyoruz yalnız kalmaktan oysa yalnız kalmak için insan her şeyi yapmıyor mu? Zaten insan,organik sebze,meyve diye ortalarda gezerken,organik olmayan hayatlar yaşıyoruz ve bu durum kimseyi rahatsız etmiyor. Zengin insanların fakir düşünceleri ile boğuştuğumuz büyük kentlerde bu insanlar şehir dediğimiz mekanları yıkıp,yakmak getiriyor aklına oysa değişim dediğimiz şey kentlerde olmaz insanlar kendi değişmezse şehirleri nasıl değiştirir,beton her yerde beton olur özellikle insanın beynin de ise bu beton ne gerek var koca şehirleri yıkmaya,yüreğini zaten kaybetmiş insana ne getirebilir ki koca şehirler,vicdanı unutmuş ise insan hangi teknoloji yüreğini vicdan gibi sarar,hangi otobüs durağında unuttuk acaba sonsuz sevgilerimizi ve bir zamanlar dostluktan bulanmış kalbimiz hangi doğanın beton binaları arasında çıkarcı ilişkisine dönmüştür dostluk,nasıl da hüznümüz kokuyor ortalık,tıpkı yağmur kokusunun toprağa düşmesi gibi heyhat o da ne ola ki kocaman binalardan kalmadı ki toprak ve umutlarımızın üzerine yol yaptılar kocaman kocaman,üzerinden bir sürü araç geçiyor kocaman kentlerde ve düşünceler yolların altında kalıyor,tıpkı trafikten nutku tutulmuş,otobüs şoförü gibi çaresiz bakıyoruz yola ne zaman gidecek bu karanlık duvar üstümüzden diye,oysa tek bir çaba yeterlidir,değişimin parçası olmadan,değişmek mümkün olsaydı insan ne kaybederdi insanlığından? Binalar hala alır mıydı bizi içine duygularımız olsaydı?