Her zaman anlattığım gibi önce ailemi anlatarak başlayacağım.
Babam ilkokul mezunuydu ama bilgili adamdı en azından kültürlüydü gençken çok şey görüp geçirmis hayatını yaşamıştı ara sıra bana hikayeleri anlatır beraber gülerdik.Gençliginde çok çalışıyormuş hatta 2-3 işte birden çalışıyormuş bunun için bir gün yolda bisiklet ile giderken uyuya kalmış gözleri dalmış ve bir araba babama çarpmış ondan sonra baya
yatalak olarak kalmış belden aşağası tutmuyormus 2 senesini bir yatakta geçirmis.Bu yatakta geçirdigi zamandada
o zamanlar televizyon bilgisayar olmadığı için radyo dinleyerek geçirmis 2 senenin sonunda
bir yılbaşı günü “Seneye nasıl başlarsan öyle gider.” sözünün verdigi güçle beraber yavaş yavaş ayaklanmaya
ve yürümeye başlamış tam olarak ayaklandığında yaptığı ilk iş 2 sene boyunca hergün dinledigi radyo programina gitmek olmuş.
Gitmis orda bir işe girmis sonra radyo programı yapmaya başlamış ondan sonrada kendi radyo programını açıp bu işe en yüksek yere
taşımış.İlk baslarda işler çok güzel gidiyormuş o zamanin parasıyla büyük paralar kazanmaya başlamışlar ama gençliginde verdigi bilgisizlikle aldıkları tüm parayı eğlenceye karıya kıza alkole harcayarak sonunda iflas bayrağını çekmişler.
Babamda bu kadar gençlik yeter demiş kendine ve 15 yasindan beri çırak olarak eğitimini aldığı aşçılığa geri dönmüş ve annemle tanışmışlar sonuçta ben doğmuşum.
Babamı çok severdim hep baba oğul degilde sanki bir abi kardeş arkadaş gibiydik birbirimize asla yalan söylemedik aramiz iyiydi.Anneme gelirsek
annem iyi kalpli iyi bir insandir annemden aldığım tek özellik vicdandir.Saf temiz insandir severim annemide ama babamın o pratikligi zekiliğini daha çok severim.
Babam iyi adamdi ama çok sigara içerdi günde 3-4 paket sigara içerdi neden bu kadar çok sigara içtiğini sorduğumdada
artik intihara cesareti olmadiğını böylece kolayca ölebileceğini söylerdi alaylı bir şekilde ve bir gün dediği gibide oldu.
Akciğer kanserine yakalandı doktorlardan nefret ettiğim ilk günde bu şekilde gerçekleşti babam aşırı öksürmeye öksürürken azindan kan gelmeye başlamıştı.
Tabi bizde hemen hastahaneye gittik filmler çekildi kontroller yapıldı annem babam ve 15 yasindaki ben doktorun önünde
elimizde sonuçlarla beklerken bulduk kendimizi doktor biraz sonuçlara göz gezdirdi gözlügünü çikardi ve hiçbirsey söylemeden babamin yüzüne direk
kansersin 3 ay sonra öleceksin dedi.Tamam kanserdi bu normal ama insan çocugunun karısının yanında birden direk yüzüne böyle bir acı haberi söyler mi.
Doktora aşırı sinirlenmiştim şuanki ben olsaydi orda o doktoru orda öldürebilirdim de diyebilirim.Sonra devam etti doktor kemoterapi tedavisi uygulanabileceğini
ömrünün 3-6 ay daha uzayabileceğini ama çok büyük yan etkileri olduğundan buna bizim karar vereceğimizden bahsetti.Tabi ben beynimden vurulmuşa dönmüştüm
konuşamıyordum bile ölü gözlerle etrafa bakıyordum.Babam zamanında bir kemoterapi hastanesinde çalışmış aşçı olarak ordakilerin halini gördügü için kemoterapiden yana olmadı.
Hiçbir tedavi almadan sadece üç dört tane ağrı kesici ilaçla beraber eve döndük ben okulu bıraktım annem babamın iş yerinde çalışmaya başladı.Babam günden güne zayıflamaya
güç kaybetmeye basladi artık dogru dürüst yemek bile yemiyordu bende başında ona kitaplar okuyor filmler izletiyor son günlerini güzel geçirmesini sağlıyordum.Hergün uyurken keşke bir herşey bir kabus olsa uyandığımda mutlu huzurlu ailemize dönsem diye hayaller kuruyordum tabi bir kabus değildi.
Babamın ölüm haberini direk alsaydım bu kadar üzülmezdim inanin ama o büyük adamin gözlerimin önünde yavaş yavaş erimesi bakıma muhtaç hale düşmesi hergün ölüme bir adım daha
yaklaşması gece su içmek için uyandığında nefes alıyor mu diye kontrol etmek nedir bilemezsiniz o acıyı tarif edemezsiniz.
Fazla geçmedi babam bir gün ağlayarak bana sarıldı hiç konuşmadık hayatımda ilk defa babamın ağladığını görüyordum sanırım yaklaştığını biliyordu.Sabah uyandığımızda nefes almıyordu
annem çok ağladı ben içime gömdüm o gün hiç ağlayamadım delicesine ağlamak istiyordum.Etrafimdaki herşeyi parçalamak ölmek istiyordum ama yapamıyordum işte akrabalar geldi cenazeyi kaldırdık.
Bir iki gün akrabalar bizde kaldı yanımızda yüzlerce kişi vardi tanımadığım insanlar bana babamı övüyordu.Herkes bana iyi misin diye soruyordu ama kimsenin umrunda değildi.Zaten bir iki gün sonra hepsi kaybolacaktı
sonra günler geçmeye başladi annemin babamdan kalan maaşıyla geçiniyorduk okula devam ediyordum bu arada acım biraz daha hafiflemişti.
Bundan yaklaşik 5 yıl sonrada annem vefat etti babamın gittiği günden beri zaten oda çok kötüydü ben o kadar üzülememiştim bakin üzülmedim demiyorum üzülemedim bazen olur öyle
üzülmek istersin ama üzülemezsin çünkü başkalarina güçlü görünmek zorundasındır.Annem benden daha kötü durumdaydı ona güçlü görünmek zorundaydım.Tabi annemde gittikten sonra böyle bir kaidemde kalmadi
ve bende kendimi saldım zaten sigara içiyordum daha çok içmeye başladım alkole basladım hayatımda dogru dürüst yaptığım tek sey arada bir okula gitmekti sonunda okulda bitti zaten.Evde nefes alamıyordum parklarda yatıyordum ara sıra, eve girmek benim
için korkutucuydu o sessizlik insanı ölüme sürüklüyor gerçekten neyse. Sonunda kafamı toplamak için üniversiteye gitmeye karar verdim.Teyzemler Istanbul’da oturuyordu tamamen bu memleketi birakmak
herşeyden uzaklaşmak istiyordum onu aradım durumdan bahsettim tamam olur bizde kalabilirsin dedi.Bir kaç gün sonra eniştem geldi emlakçiya gittik oturdugumuz evi sattık babam o evi tüm ömrünce çalışıp almıştı adam sadece bir ev için yaşamıştı
ilk önce satmak içimden gelmedi ama sonra maddi imkansizliklar aklıma gelince mecburen satmak zorunda kaldım.Eniştemle beraber yola çıktık teyzemlere vardık.Teyzem içeri girince sarıldı bana kokladı sanki annemin babamin kokusunu aradı üstümde
gözleri yaşardı sildim gözlerinin yaşını yapma teyze dedim bak bende iyiyim unuttum yapma.Günler geçmeye devam etti üniversiteye gidip kayıt oldum derslerimi aldım.Üniversitenin ilk gününü çok iyi hatirliyorum kampüse girdim.
İlk buldugum bank’a oturdum bir sigara yaktım hiçbirsey umrumda değildi içeri girenleri izlemeye başladım hepsinin yüzünde gizli bir heyecan vardı hayalleri vardı ama bende hiçbirsey yoktu düşünemiyordum.
Ben öyle boş boş üniversiteye giren mutlu ve umut dolu gençleri izlerken yanımdan gelen bir ses dikkatimi dağıttı.”Çakmağın var mı?” dedi saşırmış bir halde döndüm siyah uzun saçlı ağzında sigara deri montlu bir kız “Heyy dünyaya dön sana diyorum elinde sigaran bitmis çakmağın var mı? diyorum” dedi.
Saşırmış bir halde kusura bakmayın dalmışım dedim çakmağımı uzattım sigarasinı yaktı hiçbirşey söylemedi sigarasını içti gitti.Bende dersime gittim bir çocugun yanına oturdum hoca dersi anlatirken çocuk döndü bana şu üniversiteye neden geldim hiç bilmiyorum dedi.Gülümsedim bende aynı fikirdeydim aslında
sonra tanıştık konuşmaya başladık adı Ege’ymiş doğma büyüme Istanbul’luymuş zeki çocuk ama birazda piç bir tipi vardı.Konuşması filan iyiydi sevmiştim çocuğu telefonları filan aldık ben eve döndüm.
Bir kaç gün sonra okulun kantininde ayni kızı gördüm.Çakmak aldın mi, bari kendine? diye sordum güldü hayır almadim sevmiyorum ateş taşımayı dedi.Çay içer misin? dedim.Olur dedi bir iki çay aldım dışarı çıktık sigarayla beraber çaylarımızı içmeye başladık.
Bu sefer konustuk alıştın mı? dedi.Uğraşıyoruz işte alışmaya ne yapalım her yer herkes ayni dedim.Ben Kübra dedi.Bende Samet dedim.Sonra kalkti hiçbirşey söylemeden yürümeye başladı arkasından bir süre izledim.
Ege’yle geçen zamanda aramız gittikçe iyi olmaya başlamıştı ailemden geçmişimden hiç bahsetmemiştim ona, anlatmak istedim ama insanların bana acıyan gözlerle bakmasını istemiyordum.
Birkaç hafta sonra okul çıkışı Kübra’yla karşılaştık selamlaştıktan sonra konuşmaya başladık felsefe filan hayat ölüm derken baya konuştuk kafa dengi kizdi belkide ona hayatimdan bahsedebilirdim oda zaten acılı bir insana benziyordu.İçten içe gizlediği bir sır bir karanlık tarafı vardı.
Günler böyle geçip gitmeye devam ediyordu 14 Şubat yaklaştı.Ege’yle barda’ydık birşeyler içiyorduk oğlum şu 14 Şubat’ta yemin ediyorum sevgili yapasım geliyor konuştuğum bir kızda var sorsam mı? filan dedim.Ege elimi omzuna koydu oğlum bak yaşın daha genç manyak manyak konuşma üniversitedeyiz ne sevgilisi sevgililer günü
ben 14 Şubat mevzusuna girmemek için 2 gün kızlarla muhabbetimi kesiyorum lan dedi.Gülüştük o geceyide bitirip evlere dağıldık.Diğer gün okuldan çıkarken Kübra’yı gördüm bir bara gittik alkol aldıkça dertleşmeye başladık zaten iyice dolmuştum.
Kübra’ya bütün hayatımı başımdan geçenleri anlatmaya başladım hatta anlatırken gözümden 2-3 damla yaş gelmiş bile olabilir.Kübra durdu anlıyorum seni emin ol ama üzülme gibi kelimeler kullanıp bana destek olmaya çalıştı benimde çok derdim var ama şuan anlatmak istemiyorum konuşuruz yine dedi. O günde öyle bitti.
Eve gittim dağınık haldeydim alkollü olduğum belliydi.Eniştemle teyzem benim hakkımda kavga etmeye başladı teyzem herşeyini kaybettı biraz daha müdahele etmeyilim diyordu eniştemde ona kızıyordu gözlerim kapanmaya başlarken sesleri duymamaya başladım uyuya kalmışım.Sabah uyandım eniştem benimle konuşmuyordu teyzeminde morali bozuktu hiçbirsey yemeden çıktım.
Aradan geçen günlerde Ege ailesinden bahsediyordu, babası annesiyle yıllar önce boşanmış, Ege genelde halasında yada babaannesinde falan kalıyormuş. Babasının Barı varmış. Durumu iyiymiş ,buna iyi harçlık veriyormuş.Halasına falanda yardımcı oluyormuş.
Beraber babasının yanına gittik, ilk izlenim olarak hovarda bir adam gibiydi, elinde sigarasıyla karşıladı bizi. Bir iki muhabbetten sonra bizi bir masaya oturtup yirmi dakika kadar sonra geldi. Ege’den öğrendiğim kadarıyla babasının adı Mehmet.
Mehmet amca geldi gençler nasılsınız rakı açayım mı? filan yaptı.Garson durdu abi bunlar daha çocuk boşver ölürler dedi.Üç bira geldi masaya yavaş yavaş içtik.Babası sağlam eleman bulamadığından kimseye güvenemediğinden karı kızdan filan bahsediyor fazla dinlemeden evlere dağıldık.
Bir kaç kerede Ege’yle beraber babasının yanına gittik.Teyzemlerin evde işler iyice kızışıyordu yüzlerinden beni istemediklerini anlıyordum onlarda haklıydi ailerinden olmayan yabancı biri tamam biraz kalabilirdim ama onlarında özeli vardı bir ev huzuru vardı.
Ege’ye gittim dedim durum böyle böyle kardeşim benim kalacak bir yere ve işe ihtiyacım var.Babanla konuşur musun? dedim.Aradı babasının yanına gittik ikimiz , geceleri sabaha kadar orda çalışmaya başladım.Barın arkasındaki boş alana bir yatak attık sabahlarıda bari kapatıp orda uyuyorum.
Mehmet amcayla hiç sanmadığım bir şekilde çok iyi anlaşmaya başlamıştık beraber yemek yiyoruz iş dışında oturuyoruz.Tuhaf bir insan başkalarıyla muhabbet etmiyor ama benle sabahlara kadar konuşuyor benim yaşımda çektigi sıkıntıları filan anlatıyor.Zaman geçtikten sonra
Mehmet abiyle abi kardeş gibi olduk bana babalık yapıyordu sanki ilk defa bir yere ait gibi hissetmiştim kendimi bu kadar zaman geçtikten sonra aylar geçti okula devam ediyorum bu sırada geceleride Mehmet abiyle bar’da çalışıyorum Ege başka bölüme geçtiği için bayadır konuşamıyoruz.
Mehmet abi geldi bir gün akşam birseyler yapalim dedi.Olur abi benim için farketmez dedim.Bugün takılalım çocuklara bırakalım işi benim eve geçelim.O gün Mehmet abinin dediği gibi oldu,gece 1 gibi evine geçtik 1+1 bar’a yakın bir ev bekar evi oldugu belli alkol kokusu
eve girmeden burnuma geliyordu.Eve girdik birer çay içtik ne yapalım kardeşim diye sordu.Valla fark etmez abi benim için sen ne dersen o dedim.Içelim o zaman dedi bir rakı açtık peynir mezeler filan içmeye başladık bir kaç kadeh sonra benim hatunu çağırayım böyle olmuyor boş boş dedi.
Kapı çaldı açmak için kalktım 40 yaşlarında bir kadın gelmişti arkasındada 19-20 yaşlarında bir kız vardı.Muhabbet sohbet filan kadınla Mehmet abi konuşuyor kızda çekildi kenera tek başına birşeyler yapıyor telefonla kadın döndü Mehmet amcaya bu kim? dedi.Mehmet amca o benim yeğen dedi benimle yaşıyor.
Kadın senin oğlun vardi o ne yapiyor diye sordu boşver onu ya ne yapsın okuyor işte dedi.Bende bu arada kızı inceliyordum sanki biz hiç yokmuşuz gibi tek başına takılıyor arada bir kadeh atıyor sonra tekrar yerine geri dönüyor dikkatimi çekiyor.Istemeyerek
geldigi belli buraya yüzü asık.Kadeh kaldırıyoruz Teşekkürler Mehmet amca herşey için diyorum.Aradan biraz süre geçti kadınla Mehmet abi odaya çekildi.
Kız Mehmet abi gidince yanıma yaklaştı doldurda bitirelim şişeyi dedi.Doldurdum şişeyi bitirdik ,adımı sordu ne yaptığımı nerde okuduğumu baya konuştuk.
Adı Pelin’miş o kadın annesiymiş adı Emel’miş babasıyla ayrılmış.Sabah 5 civari oldu kanepeyi açtım.Pelin’e döndüm benim uykum var uykun varsa sen yat ben yere kıvrılım dedim.
Pelin yok sen uzan ben iyiyim böyle dedi.Pelin’den bu cevabi alınca umursamaz bir tavırla döndüm yattım boş kanepeye yattığım gibi uyuya kalmışım.
Sabah bir gürültüyle uyanıyorum,herkes uyanmış yanımda Pelin uyuyor.Mehmet abi biz kahvaltıya gidiyoruz sen yat diyor.Pelin uyaniyor ben etrafı topluyorum Pelin dolapta yiyecek birşeyler arıyor yumurtalari çıkarıp omlet yapıyor.
Biraz muhabbetle beraber omleti yiyoruz ona bar’da kaldığımdan filan bahsediyorum üzülüyor.Bende yanlızım diyor bir tek annem var.Onuda görüyorsun nereye giderse beni yanında sürüklüyor böyle gitmez birşeyler yapmalıyım kurtulmalıyım diyor.
Ben ondan daha çok üzülüyorum benden kötüleri olduğunu anlıyorum.Biraz daha konuştuktan sonra ben okula gitmek için evden çıktım Pelinde evden ayrıldı.
Okuldan sonra bara geçtim Mehmet abi dün hakkında hiç konuşmuyor düşüncelere dalmış oturuyor bende daha az konuşuyorum zaten kapının önüne çıktım bir sigara yaktım.Kübra’yi düşünmeye başladım aradan haftalar geçti daha Kübra’yi göremedim hiçbir yerde yok ya okula gelmiyor yada biz denk gelmiyoruz.
Ben Kübra’yi düşünürken Pelin’i görüyorum bara doğru geliyor.Kapının önünde bekliyorum. Merhaba nasılsın diyor.Merhaba Pelin iyiyim ne olsun nasılsın Mehmet abiye mi baktın diyorum.
Yok hayır sana baktım diyor.Gülüyorum içerden içecek birşeyler getiriyorum kapının önüne oturuyoruz.
Mehmet amca dışarı çıkıyor bize bakıyor hiçbirşey söylemeden içeri giriyor.Rahatsiz etmek istemiyor sanırım.Biraz konustuktan sonra Pelin gidiyor içeri giriyorum Mehmet amcayla biraz havadan sudan muhabbet ediyoruz.
Ertesi gün okula gittim.Dışarda otururken biri elini attı omzuma ne oluyor gibi sert bir biçimde döndüm.Kübra oğlum bu ne sinir diyor.Gülüyorum nerlerdesin ya yoksun bayadir diyorum.Hadi gel sahile gidelim diyor.
Muhabbet ede ede sahile yürüyoruz.Bir taşa oturuyoruz.Nerelerdesin okula gelmiyor musun? diyorum.Bazi sorunlarım var diyor.Ne sorunu istersen anlatabilirsin bilirsin dinlerim diyorum.
Sır tutabilir misin? diye sordu.Evet sen benim bütün hayatımı biliyorsun dedim.Tamam hadi gidelim dedi.Nereye diyorum soru sorma takip et diyor.
Kübra’nın dedigi gibide oldu, sahilden çıkıp ara sokaklara girdik. Tahminim çok eski dönemlerde yapılmış,eski bir yapıya girdik. İçerisi yıkık döküktü, eskimiş bir kapıyı açtı Pelin.Dışarıya göre içerisi oldukça iyiydi,hiçbir teknolojik alet yoktu. Halılar çok eskiydi, herşey çok antikaydı ama yeni gibi duruyordu.
Kocaman antika bir saat duvar asılıydı. Karşımızda yaşlı bir adam oturuyordu.Pelin bak sana kimi getirdim dedi yaşlı adama,adam bana şöyle bir göz gezdirdi, kısık bir sesle olabilir dedi.
Adam bana sorular sormaya başladı ailen var mı? hangi akrabaların yaşıyor? bir bağlantın var mı? şu adamı tanıyor musun? gibi saçma sorular hepsini cevaplıyorum.Adam Kübra’ya bakip hafifçe gülüyor.Kübra bana gitmemiz gerektigini söylüyor. Yıkıntıdan çıkınca adamın kim olduğunu sordum, Zamani gelince öğrenirsin şimdi hemen bir yere gitmeliyim dedi, Yanağıma bir buse kondurup benden ayrıldı.
Ben adamı unutup Kübra’nın öpmesini düşünüyorum ne oluyor diyorum kendi kendime kafam çok karışık.Acaba o da benden hoşlanıyor muydu? Bu adam bu döküntü bunlar da neydi? Kafamda bir dünya soruyla bara geri döndüm.
Gece Mehmet abiyle konuştuk.Mehmet abi kardesim kış geliyor, burada kalman zor olur artık.Ben abi idare ederim sorun yok diyorum.
Mehmet abi yok olmaz, Benim boş daire var orayı sana vereceğim, kiralamak için almıştım zamanında 1+1 diye kimse kiralamadı. Şimdilik sen orada kal. Sana yatak tv falan alalım diyor.
Yarın evi göstereyim sana gidelim eşya alalım.Dediği gibi bir gün sonra eve gittik, tam istediğim gibi ufak tefek birşeydi, sıvası boyası yeri güzel yerdeydi.
Eve baktıktan sonra eşya aldık,çamaşır makinesi,televizyon ve bir çekyat ile iki kisilik yatak.Herseyi eve yerleştirdik.
Kendime ait bir evim oldugu için çok mutluydum, yavaş yavaş hayata geri döndüğümü hissediyordum. Küçükte olsa benimdi bu yer..
Aksam mehmet abiyle barı kapatınca benim eve geçtik, 100 lük rakı getirdi Mehmet abi bardan.Ben Emel’i arayayım diyor.
Pelin evime gelecegi ve onunla muhabbet edecegim için çaktirmadan bende içten içe seviniyordum ama bu karı neydi orospu muydu, Mehmet abinin kırığımıydı kimdi bu kadın? soramıyordum da bir türlü.
1 saat içinde Pelin ve annesi geldi, Pelin gerçekten çok şıktı. İlk defa onu makyajli görüyordum gerçi zaten fazlada görmemiştim.Ama içten içe ondan hoşanıyordum.
Rakıyı çıkardı Mehmet abi, hemen aklıma bardaklar geldi. Bardak ben abi bardaklar nerde diyorum.Mehmet abi oğlum barda bardak al demedim mi sana?
Bildiğiniz hayal kırıklığı yaşadım.Mehmet abi açılmamış bir karton kutuyu işaret etti, açtım içinde bardak çatal kaşık bıçak tuzluk filan ne ararsanız vardı.Ya bu Mehmet abi adamın dibi diye geçiriyorum içimden.
Hep beraber içmeye başladık,sağolsun Mehmet baba rakı adabınıda öğretmişti.
Şişeyi yarıladık, Mehmet abi biz kalkalim artık dedi. Kadında ceketini aldı. Ben Peline baktım o bana bakti.Pelin gitmedi kaldı onla kaldık sabaha kadar.
Günler böyle geçip gitti ta ki o berbat güne kadar.O gün hayatımın bir daha asla huzurlu olmayacağını bilmeden.Bar’dan çıkmıştım o gün Mehmet abi bara gelmemişti onun evine doğru yürümeye başladım.Anahtarlarını barda unutmuş hem
onu verecektim hemde niye gelmedi diye soracaktım çaldım kapıyı kimse açmadı anahtarla içeri girdim.Yatak odasından sesler geliyordu.Kapıyı araladım.Mehmet abi pantolonunu topluyordu yatakta Pelin vardı delirdim aşırı sinirlendim.Mehmet abi’ye saldırdım yere yatırdim yumruklamaya başladım.Ne yapiyorsun lan manyak mısın? Ne oldu filan diye bağırıyordu.
Ne yaptigini bilmiyordu sanki şerefsiz.Umrumda değil onu oracıkta öldürecektim.Ben sinirimi çıkarmaya çalışırken kafamda bir şişe patladi gözlerim kapanırken bana vuranın Pelin oldugunu görmüştüm.Uyandığımda kendi evimdeydim kafama pansuman yapılmıştı ama acımıyordu aşırı üzgündüm.Kalbim sıkışıyordu.Mehmet abinin beni sattığına fazla üzülmemiştim yeni tanıdığım adamın biriydi beni üzen kafama vuranın Pelin olmasaydı.
Tabi bir daha bara gitmedim evden çıktım elimdeki son parayla 1-2 şişe alkol aldım hepsini içmişim uyandığımda bir bankdaydım.Elimde yanık izleri vardı ve dumanlarla kaplıydı.Cebimde param yoktu gidebileceğim bir yer yoktu hiç kimsem hiçbirseyim yoktu.Yanık izlerinin dumanın nerden geldiğini hatırlamıyordum.Kendimi tekrar kimsesiz hissettim.Sahile gittim bir kayaya oturdum biri omzuma dokundu arkamı bir döndüm Kübra gerçekten tam
ihtiyacım olan zamanda gelmişti.Dertleştik muhabbet ettik hadi gidelim dedi.Hissetmiştim yine o ara sokaktaki eski eve gidecektik yürümeye başladık yine ara sokaklara girdik ama nereye dönsek adamin biri peşimizden geliyordu.Kübra’ya döndüm sanırım bizi biri takip ediyor dedim yine bu adamlar dedi.
Şimdi şu köseyi döndüğümüzde sen yüzünü adama doğru dön ben halledicem dedi.Şaşırdım o heyecanla dediğini yaptım Kübra köşeye geçti bir bıçak çıkardı adam üstüme doğru geliyordu hızlanmaya başladı adam yaklaşırken Kübra adamın arkasında adamın bacağına bıçağı sapladı.Koşmaya başladık biraz daha koştuktan sonra o evi görmüştüm yine içeri girdik.
Ne oluyor ne yapiyoruz o adam kimdi dedim.Bekle herşeyi anlatıcam dedi o beni tanıştırdığı yaşlı adamın olduğu odaya girdik.Oda biraz değişmişti ortada büyük bir masa vardı etrafinda yaşlı genç adamlar oturuyordu biz içeri girince herkes bir anda bize baktı.Kübra yaşlı adama saldırıya uğradık gelirken dedi.Birşeyiniz var mı? Iyi misiniz ? diye sorular
sordu yaşlı adam sonradan ögrendiğim kadarıyla adı Mustafa’ymiş.Neyse masaya bizde oturduk anlatmaya başladılar.Devletin içinde hatta ülkenin içinde bir örgüt oldugundan bahsettiler milletvekilleri,bankacılar,iş adamlari ,polisler, savcilar,doktorlar her türlü meslekten her türlü işten onbinlerce insanin ismi vardi listede tabi ben baya şaşırdım önce hala olayları sindirmeye çalışıyordum.Kübra 10 dakka önce bir adam bıçaklamıştı ama hiçbirşey olmamış gibi şimdi oturuyordu.Siz kimsiniz devletle mi çalışıyorsunuz ? diye sordum.Hayır devletle çalışmıyoruz dediler.Sizde onlar gibi gizli bir örgütsünüz yani dedim.Cevap vermediler.Az önce bir adam öldürdük bu ne? dedim.Gizli bir savaşın içindeyiz Şavaşta kayıplar olur biz yüzlerce insanı kaybettik dediler.Peki bunlar nasıl bitecek diye sordum.Başlarındaki adamı öldürmemiz lazımmış o zaman hepsi dağılacak zararsız hale geleceklermiş.Çok şaşırmıştım delircek gibiydim ben buraya nasıl düşmüştüm nasıl bu hale gelmiştim.Sinirlendim önümdeki bardağı yere fırlattım dışarı çıktım.Kübra peşimden geldi ben gidiyorum dedim.Nereye diye sordu.Teyzemlere gidicem 2 gündür delircek gibiyim başıma bir sürü şey geldi ben barda çalışan bir barmendim.Şimdi bak nerdeyiz görmüyor musun? dedim.Haklısın ama gidemezsin dedi.Dışarda binlerce normal gibi görünen insan bizi arıyor peşimizdeki adamı görmedin mi? seni öldürürler dedi.Umrumda değildi kapıyı çarpıp çıktım.Yolda yürürken herkes beni izliyordu birbirlerine bakarak benim hakkımda birşeyler söylüyorlardı.Çok korkuyordum ara sokakları kullanarak sonunda.Teyzemlerin evine geldim kapıyı çaldım kapı açıktı.İçeri girdim her yer kan revan içindeydi teyzemle eniştemi aradım odalarda bulamadım.Salona geçtim kafayı yiyordum tüm hayatım yok olmuştu ve hala bilmediğim birşey yüzünden.Etraftaki eşyaları parçalamaya ağlamaya başladım.İki adam evden içeri girdi kaçmaya başladım odalardan birine girdim kapıyı kitledim.Ama kapıyı açtılar ellerinde şırıngalarla üstüme geliyorlardı köşeye sıkışmıştım yapacak hiçbirşeyim yoktu.Biri iğneyi boynuma batırdı kollarıma girdiler yarı baygın halde beni binadan çıkardılar.Gözlerim kapanmaya başladı karşımda Mehmet abiyi gördüm gözleri yaşarmış bana bakıyordu yan tarafta bir ambulans vardı.
Sabaha karşı kendime geldiğimde saçları kısacık tombul kadınlar fark ediyordum hayal meyal sonra yine uykuya daldım güzel hemşireleri hatırlıyorum gözlerimi araladığımda bana renkli renkli çesit çesit ilaçlar vermeye çalışıyorlardı.Sonra üstümde beyaz bir elbiseyle elim kolum bağlı bir halde bir adamın yanına götürdüler beni.Oranın müdürü başı olduğu belliydi gözlüklü kel yassı bir kafası vardı.Kibirli güçlü bir duruşu vardı.Nasılsın? diye sordu.Düşünemeyecek hareket edemeyecek haldeydim verdikleri ilaçlar yüzünden olsa gerek su su susadım.Dedim heceleyerek su verdi kendimizi biraz daha iyi hissediyordum.Siz kimsiniz beni niye kaçırdınız? Nerdeyim ben diye sordum? yüzünde hafif iğrenç bir tebessüm belirdi.Samet biz seni kaçırmadık burası Hastahane Ruh sağlığı ve Sinir hastalığı hastanesi bende Başhekim Doçent Doktor Erhan Kurt dedi.Şimdi sana bir soru sorucam sakince ve dürüstçe cevaplamanı istiyorum dedi.Ailende Şizofreni hasta var mı dedi.Ailem yok dedim böyle birkaç tane daha tıbbi soru sordu ve devam etti.Samet senin şizofreni hastası olduğunu varsayıyoruz dedi.Şimdi kafam biraz daha yerine gelmişti bu adamlar Kübra’nın bahsettiği örgütden olmalıydı içinde doktorlarda vardı benim gizlice yok edilmem için bu hastahaneye getirmişlerdi.Sende mi o örgüttensin? dedim.Samet ortada örgüt filan yok hepsi senin hayal gücün dedi.Nasıl yok Kübra’yla onların yerine giderken bizi bir adam takip ediyordu Kübra onu bıçakladı dedim.Bilgisayarın ekranını bana döndürdü.Bir kamera görüntüsü izletmeye başladı.Bir parkta ben oturuyordum elimde bir bıçak vardı bir köşeye sakladım ve ilk geçen adamın bacağına bıçağı sapladım.Doktor görünütüyü kapattı bak dedi.Bu doğru olamazdı kolayca montajla video hazırlanıbilirdi zaten inanmadım.Peki dedi Mehmet abinin hatırlıyorsun dimi.Evet dedim sonunda tanıdığım birinden bahsediyordu doktor ilk tanıştığınız günlerden sonra seni bar’ın önünde görmüş tek başına oturmuş konuşuyormuşsun anlamamış içeri girmiş.O masaya iki kişilik içicek götürüp tek başına oturup geri gelmişsin dedi.Yalan dedim o adam beni sattı kızı yaşında bir kıza arkadaşıma sahip oldu dedim.Ne kızı Samet dedi.Mehmet abi geceleri sadece Emel hanımı çağırıyormuşsun onlar konuşurken sen boş boş köşeye bakıyormuşsun dedi.Hayır kızı var dedim.O kadın kısır çocuğu filan yok ilk eşinden o yüzden ayrılmışlar Samet bunlar senin hayal ürünün Mehmet beyi Emel hanımla görünce adamın üstüne atlayıp darp etmişsin.Emel hanımda seni durdurmak için kafanda şişe kırmış.Vicdan azabı çekip pansuman yapıp evine bırakmışlar ama sen yine durmamışsın o akşam Mehmet bey’in Bar’ını ateşe vermişsin.Anlattıkları mantıklı geliyordu ama gözümle gördüğüm kulağımla duyduğum şeyler vardı kafam çok karışıktı kendimden korkmuştum ben böyle bir insan olamazdım bir insanı yaralamış bana evini açan bir adamı dövmüş adamın iş yerini yakmış olamazdım.Teyzemlerin evi dedim.Her yer kandı onları bulamadım.Teyzene durumu anlatıp biz evden çıkardık adresi Mehmet bey verdi oraya gideceğini tahmin ediyorduk.Ama hiçbir yerde kan filan yoktu teyzenle enişten iyi dedi.Bu günlük bu kadar konuşma yeter şimdi git biraz dinlen söylediklerimi bir düşün dedi.Gerçekten kendimden korkmaya başlamıştım insanın kendinden korkması çok garip birşeydi sanki vücudumu benden habersiz biri kullanıyor gibiydi beni her tarafı pamuklarla çevirili bir odaya kapattılar kendime zarar vermemem içinmiş günde 3 öğün yemek her yemekten sonrada 3-4 tane ilaç veriyorlardı.Günde 2 kerede 2 farklı doktor ziyaretime geliyorlardı.Önceleri doktorlar yanıma yaklaşmıyordu onlara zarar vereceğimden korkuyorlardı sonra onlarda bana alışmaya başladı.Kafam darmadağınıktı hayatım artık bana ait değil gibiydi artık ne doğru ne yanlış bilmiyordum bende oluruna bıraktım.Artık ilaçlarımı zorluk çıkarmadan alıyor doktorla konuşuyordum.Her gün ruhumu uyuşturan ilaçlar bedenimide etkilemeye başlamıştı yaşamdan artık tat almıyordum artık korkum bile yok olmuştu düşünemiyordum.HİSSEDEMİYORDUM.Her şey o kadar bölük pörçük ki hayatımda ne kadar parçalara ayrıldığımı düşünemezsiniz.Hatıralarım gerçek mi hayal mi bilmiyorum.Ayrılan parçalarımı toplamaya çalıştıkça daha fazla yorulup dağılıyorum. Hayallerim yarım, gerçekler tamamen uzağımda. Bu kadar yarımı tamamlamak kolay değil, yapamıyorum da zaten.Benim o dağınık düşüncelerim ise sizleri hep aynı görüyor, aynı yere koyuyor. Hepiniz aynısınız; hepiniz yarım, tamamlanamamış, bir şeyleriniz eksik ama bildiğim bir şey var ki, benim gibi değil eksik yanlarınız.Şuan bu satırları yazdığım kağıtları bana Doktor Meltem hanım verdi bana burda tek iyi davranan o belki gerçek olup olmadığını bile bilmediğim örgütten olmayan bir o vardır ona burda teşekkür etmek istiyorum kendinizi sorumlu hissetmeyin bu hastahanede doktorlara yüzlerce kez yaşadıklarımı anlattım onun için başlarken “Her zaman anlattığım gibi” diye başladım.Artık dayanacak gücüm kalmadı hiçbirşey bilmiyorum doktorlar herşeyi bildiklerini sanıyorlar ama bilmedikleri birşey var.Üniversite’deyken Kübra’nın herzaman arka cebinde bir boş kağıt taşıdığını farketmiştim.Neden diye sorduğumda hep geçiştirmişti.Ama o gün yanından ayrılırken tekrar sordum meğer kağıdı silah olarak taşıyormuş nasıl ya ? diye sordum anlamamıştım ne diyorsun yani bilgi silah mıdır?anlamadım dedim.Güldü hayır dedi arka cebinden kağıdı çıkardı eğer boş bir kağıdı uygun biçimde katlarsan kesici hale gelir dedi.Meltem hanımın verdiği kağıtlardan son bir tane kaldı sanırım ne yapacağımı tahmin ediyorsunuz.Ben babamdan daha cesaretliyim.Odamda bir kamera var ben bunları yazarken bir güvenlik beni izliyor ama geçenlerde birşey farkettim doktora gidip gelirken güvenlikteki abi sanırım sigarayı çok seviyor olacak ki 30 dakika bir tuvalete gidiyor bulundukları odada kamera olduğu için 10 dakika tuvalette durup geliyor.Eğer bileklerimi yan kesersem 10 dakika yeterli bir süre olmaz kameradan görüp gelir büyük ihtimal kurtulurum.Ama eğer dikine kesersem 10 dakika fazla fazla yeter.Kağıt gerçekten işe yarıyormuş sağ bileğimi kestim biraz acılıydı kağıdın fazla iyi kesmemisinden kaynaklı olabilir ama imkanlarımız kısıtlı.Şimdi kan aktıkça biraz sızlıyor ama güzel bir ölüm.Siz beni asla anlamadınız bende sizi anlamadım sağlıcakla kalın ben gidiyorum…
SAMET AYDIN