Henüz 17’sindeydi. Yatırıldığı akıl hastanesinden kaçmayı başarmıştı. İlk işi bir tekel bayi soymak oldu. Soymak denemezdi buna. Hastanedeki diğer hastalardan piştide kazandığı 100 lirayı çıkarken bırakmıştı tezgahın üzerine ufak bir özür notuyla beraber. Elinde şarabıyla, yalayarak geçti şehrin sokaklarını bir bir. Ayakları şişene kadar yürüdü. Sol kaburgasından akan kanlara aldırmıyordu. Derin değildi yarası. En az bi kaç saat idare edecek kadar yaşam vardı damarlarında. Lambaları patlamış bir parkın en karanlık bankına oturdu. Cebinden sigarasını çıkarıp yanındaki parlaklığa uzattı. Çakmağıyla önce onunkini sonra kendininkini yaktı ve ciğerlerini nikotin bayramına yatırdı bir süre. Ardından aylardır kıpırdatmadığı dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.
‘’Bizi neden sevmediler?’’
‘’Onlara haksızlık etme. Seni seviyorlar. Kurtulmanı istiyorlar sadece.’’
‘’Kimden!?‘’
‘’Benden.’’
‘’Ama sen bana bir şey yapmıyorsun ki. Hatta beni koruyorsun.’’
‘’Onlar öyle düşünmüyorlar.’’
‘’Neden!?’’
‘’Bak sol göğsüne. İşte onu yapmana benim sebep olduğumu sanıyorlar. Aslında sevmedikleri sen değil, benim.’’
‘’Hayır! Bunu sen değil ben yaptım! Sana iftira atmaya hakları yok!’’
‘’Neden yaptın peki?’’
‘’Kalbimi kemiren solucanları çıkarmak için. Canımı yakıyorlar. Göğsüm acıyor. Çok acıyor. Bi başladılar mı hiç durmuyorlar, saatlerce deşiyorlar içimi.’’
‘’Hadi bunda haklısın diyelim. Ya geçen gün duvarlara kafa atmana ne diyeceksin?’’
‘’Kafamdakiler, solumdakilerden daha kötü.’’
‘’Bak Cemil. Sen hastasın, kabul et artık. Zamanla zıvanadan çıktın. Aklında beni yarattın. Bana aşık oldun, benimle konuştun, benimle büyüdün. Hepsini anlarım ama kendine zarar vermene dayanamıyorum. Tedavi olman lazım, ancak onlar, herşeyin sorumlusunun ben olduğumu düşünüp, beni yok etmeye çalışıyorlar. Yanlış tedaviye başvuruyorlar. Senden hiçbir şey istemedim, her ihtiyacın olduğunda yanına geldim. Ama artık gidiyorum. Senden tek bir isteğim var. Geri dön ve tedavi ol. Senin beni sevdiğin kadar olmaz belki ama bende seni çok sevdim Cemil. Hoşça kal…’’
‘’Hayır! Gitme!’’
‘’Mecburum…Kendine iyi bak…’’
Uzaklaşan parlaklığın arkasından uzunca baktı. Meleğini ilk defa sırtı dönük görüyordu. Işık kayboldu. Cebinden bir jilet çıkardı. Sol bileğini kesti. Ardından şarabını kafasına dikti ve boşalan şişeyi yere fırlatıp parçalara ayırdı. Jileti sağ bileğine götürdü. Sigarasına kan bulaştı. Umursamadı. Sigarasını körükledi ve boşluğa üfledi. Gözleri kararmadan önce bir kez daha oynattı dudaklarını. Uyuyan şehre son küfrünü edip bıraktı göz kapaklarını..!
‘’Beni hiç anlamadınız! ,
Hasta değilim lan ben, or*spu çocukları!!!’’
KANSER YAPAN YALNIZLIK – Adem Eysenboğa