Sivas’taki Madımak otelinin önünde toplanan güruh, insanlık dışı gösterisini sürdürürken, otelin merdivenlerinde kurtulmayı bekleyenlerden biri olan yazar Lütfi Kaleli sorar: “Bunlar ikindi namazına gitmeyecekler mi?”… Yanıt karikatür sanatçısı Asaf Koçak’tan gelir: “ Anlaşılıyor ki, bu namazı kaza ile eda edecekler.”
Asaf Koçak katliam sırasında ölümü mızıka çalarak beklemiş, sonsuzluğa uzanan 37 candan biri (33 konuk, 2otel görevlisi, 2 gösterici)… Karikatürist… Olacaklardan bihaber şehre gelip otelinde kalırken kana susamış güruh tarafından saldırıya uğramış, yapacak hiçbir şeyi yokken umutsuzca yardım beklerken mızıkasını çalıyor. Sevdiği bir şeyi yaparken ölüşü bile hafif bir teselli olmuştur. Lütfi Kaleli ise olaylardan Aziz Nesin’in yanında kendi olanaklarıyla sağ kurtulmayı başarmış 51 kişiden biri olan yazar. “Yıllarca tehlikenin sol kesimden geleceğini savunan ve bu uğurda iki darbe yapan türk silahlı kuvvetlerinin, koynunda yıllarca beslediği siyasal islam iktidarında ortaya çıkan katliam.” (Emre Kongar) Maalesef bugün ülkemizde sevabıyla günahıyla tüm olayların sebebi militarizmdir. Yalnız ordu mevzubahis değildir, bürokrasisinden siviline kadar kapsayan büyük bir güruh.
Soğuk savaş döneminde sol düşünceye karşı oluşturulmuş yeşil kuşağın hadisesi midir bu? Maraş’tan, Çorum’dan Malatya’dan bağımsız bir olay mıdır? Aynı düşüncelere sahip sakallı ve sarıklılar meclisi doldururken kadınlarını türbana hapsederken bunu salt bir düşünce özgürlüğü olarak yansıtıp siyaset yapmaları apayrı bir konu mu? Kitapların yakılması ve yasaklanmasıyla bu ülkenin geçen on yılları, onlarca aydının vahşice yakılarak katledilmesiyle ne çeşit bir bağlantı içerebilir ki? Her ramazanda oruç tutmayanların saldırıya uğruyor olması ve bu olayın üzerinde bile durulmaması ile çocuklarını imam hatiplere yollayan anne babalar, yalnızca evlatlarının ahlaklı birer kişi olarak yetişmesini istiyor deyip de diğer tüm ana baba çocuklarının ahlaksız yetişmesini istiyor düşüncesini uyandıranların “devlet büyüğü” olmasıyla bu katliamın zaten alakası yok. Sivas Katliamı, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesinde derin bir yaradır sadece.
Yazılabilecek her şey yazılmış zaten bugüne dek. O şanssız insanların isimlerinden başka…
Nesimi Çimen: Üç telli curanın üstadı. Sarız 1926
Asım Bezirci: Sosyalizm ve edebiyat. Erzincan 1927
Metin Altıok: Kara kutu, şiir, felsefe. Bergama 1941
Muhlis Akarsu: Kula kulluk yakışır mı? Kangal 1948
Behçet Aysan: Sefa’sını ölümle öğreten şair. Ankara 1949
Muhibe Akarsu: Akarsuyum böyle miydi ahdımız? Kangal 1958
Edibe Sulari: Davut sulari’nin yadigarı. Erzincan 1953
Uğur Kaynar: Militan, şair, el yazarı. Zara 1956
Asaf Koçak: Yok devenin kuşu, bir sır “Cop Cumhuriyeti”nin çizeri, Yerköy 1957
Erdal Ayrancı :hep barikatın başında. Niğde 1958
Sehergül Ateş: Biz onunla baba kız değildik. o hem sırdaşım, hem yoldaşım, hem dayanağım ve gücümdü; babasının sözleri. Ankara 1953
Hasret Gültekin: Koçgiri’den, Han köyü’nden. 1965
Muammer Çiçek: Bir oyun yazdı “inadına yaşamak”. Yalınyazı köyü, Zile 1967
Gülender Akça: Abidin ve sultan’ın gözbebekleri. Divriğinin Şahin köyü’nden, 1968
Mehmet Atay: Şahanım, şahdamarım, yangın yüreklim. Divriği 1968
Sait Metin: Uzundu, usuldu dedemin boyu. Divriği 1970
Carina Johanna: Alevilik araştırmacısı, “yabancı değil”. Hollanda 1970
Gülsün Karababa: Babası ”kızım benden daha iyi saz çalacak” derdi. Divriği 1971
İnci Türk: Çiçek açar domur domur dal verir. Balıkesir 1971
Huriye Özkan: Havanın yüzünde semah dönerken. Ankara 1971
Murat Gündüz: Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, en sevdiği dize. Ankara 1971
Ahmet Özyurt: Çok seviyorum düşüncelere dalmayı. Einstein gibi düşünerek kendimden geçmeyi. kendi dizeleri. Ankara 1972
Handan Metin: Tüm güzellikleri toplayıp uzun bir yola çıktın. Ankara 1973
Yeşim Özkan: Ballıhan, erenlerin bal çiçeği. Ankara 1973
Yasemin Sivri: Kamber’in profesörü, kitap kurdu. Ankara 1974
Serpil Canik: Kuş olup güvercin donunu giyen, uyan dağlar uyan serpil geliyor. Ankara 1974
Serkan Doğan: başıma kızıl bağla, arkamdan ağıt yakma anam, Ankara 1974
Selkıs Çakır: Güne umut’tan. Ceylanlara karışıp semaha duran. Ankara 1975
Nurcan Şahin: Kim yakıştırabilir sana ölümü? Ankara 1975
Özlem Şahin: Okur, meraklı, yerinde duramaz, yaşam delisi. Ankara 1976
Asuman Sivri: Semah, semah tutkunu, abisinin delisi. Ankara 1977
Menekşe Kaya: Sazı elinde İsmail’in ötme bülbül ötme gönlüm şen değil. Ankara 1977
Koray Kaya: Pir Sultan’ın genç şehidi ve hep öyle kalacak. Ankara 1981