KURT
Her zaman en güçlü olmak zorundayım. Aksi hâlde bu sert kayalıklar, bu soğuk iklim ve ölüm kokusu her yandan beni çepeçevre sarar ve nefesimi sonsuza kadar gökyüzüne karıştırır. Ucu bucağı olmayan korkunç dağların sardığı ve gökyüzünün her yerden göründüğü bir yer burası… Boşluğun ve gücün hüküm sürdüğü, güçsüzün hayatta kalmayı hak etmediği ve güçlünün hep daha güçlü olmak zorunda olduğu bir yer burası ve burası benim sahip olduğum tek evim. Tanımayanların geldiğinde donarak öldüğü, korkak bakışların egemen olduğu bir iklim; soğuk ama yalnız bir iklim burası ve bu coğrafyanın en sevdiğim yanı da tüm zemini kaplayan o soğuk ve eriyen örtünün beni kamufle edebilmesi…
Yine bir gece geçti ve ben yine acıktım, aslında dün çok güzel bir karibu budunu mideye indirmiştim ama o beni benden alan açlık hissi yeniden belirmeye başladı ve yeni bir av bulana kadar da bu his devam edecek sanırım. Beni en çok yoran şey aslında av aramak; neredeyse bütün hayatım, nitekim kaçmadan önce sürünün ortalama yaşına oldukça yakın olduğumu düşünebiliriz, evet ne diyorduk, neredeyse bütün hayatım av aramak, avı yemek ve uyumak arasında geçti. Arada çiftleşmeler çok sınırlıydı. Ben yine avımı arayayım, mutlaka bir şey bulurum.
Saatler süren yoğun bir yürüyüşün ardından hayatımda ilk kez farklı bir türü yeme şansı yakaladım. Bu tür tanıdık bir tür aslında; kendilerine insan diyorlar ve yaşam süreleri oldukça fazla ve hiçbir korunaklı özellikleri yok. Doğada yapayalnızlar ve çok güçsüzler. Çok kolay olacağını düşündüğüm bu avın, benim bütün hayatımı değiştireceğini hiç bilemezdim. Ona gizlice yaklaştım ve kokusunu zaten çok uzaklardan alabiliyordum. Hiç tanımadığım son derece farklı bir kokusu vardı. Tam beni gördüğü anda, doğadaki tüm canlılarda olmayan bir tepki verdi ve beni kabullendi. Onu öldüreceğimi, biraz sonra ona yapacaklarımı bilmesine rağmen yüzünde gülümseme izleri vardı. Göz göze geldik ve o ölüm meleğinin adımları, yerleri kaplayan kocaman kar bulutları üzerinde sessizdi. Ne bir çığlık ne bir yakarış hiçbir şey o anı anlatmaya yetmezdi. Beni gördüğünde sanki benim kendi sürümden bir kurdu gördüğümde olduğum rahatlıktaydı. En ufak bir saldırganlık göstermedi. Tüm benliği ile karşımdaydı ve tüm benliği bana teslim olmuştu orada; bana güvendiğini anladım. Çünkü birisi size benliğiyle gelirse ve karşı koyma gereği duymuyorsa, bu saf güvendir. Bana güvendiğini gözlerinde, bakışlarında ve tüm bedeninde gördüm. Bu insan türünün dişi olanıydı. Ve insanlar bizim türümüz ile iyi değillerdi ama o an bir istisna yaratılabileceğini ve bunun benim kararım olacağını anladım. Onun yanına yaklaştım ve titreyen ellerine sokuldum. O titreyen ürkek elleri bir anda sanki bu korkunç soğuk iklimi hiçe sayan bir ateş yığını gibi kafamı sevdi, yüzüme dokundu. Sıcacık ve unutulmaz bir dokunuştu bu; hiçbir canlı bu anı unutamazdı. Aramızdaki sevgi bağı böyle başladı. Biz kurtlar çok güçlü canlılarız ve doğada kendimizden çok daha büyük canlıları defalarca avlamışızdır. Korku nedir bilmeden yaşayabiliriz, günlerce aç kalıp saatlerce yürüyebilir ve en soğuk havalarda bile hayatta kalma içgüdüsüyle hareket edebiliriz; ama bu kez öyle olmadı içgüdüler ve tüm bencillikler kenarda bir ruh gibi dizildi ve o an sadece o insan ve ben vardık. Tüm varlığım sanki bu an içinmiş ve bu anı bekliyormuş gibiydi. Hiçbir şey onu korumama engel olmamalıydı. O çok korumasız, çok yalın ve çok sadeydi. Gözlerindeki ışığı görmek için aynı türden olmaya gerek yoktu. Onun yanından hiç ayrılmadım ve o ana kadar yaşadığım anlamsız hayatımın bu an için olduğunu, varlığıma değer katabilecek en önemli şeyin bu insanın varlığı olduğundan hayatımda hiçbir şeyden emin olmadığım kadar emindim. O andan sonra benim hayatımda her şey bambaşka bir boyut aldı ve onun o sıcacık gözleri benim içgüdülerime, hayatıma ve tüm yaşantıma yepyeni bir sıcaklık kattı. Bu sıcaklık ölene dek devam edecekti.
KADIN
Burası dünyanın bir başka ucu ve şu berbat petrol istasyonuna gelme fikri zaten beni yeterince çileden çıkarmıştı. Bundan daha kötü ne olabilir diye düşünürken korkunç kazanın olması beni konuşamaz duruma getirdi. Uçakta çok insan vardı; hiçbirini göremiyorum. En son hatırladığım, pervanenin ayrıldığıydı. Ve kendimi bu soğuk, yoğun kar tabakasının üzerinde buldum. Bu soğuk korkunç havanın daha kötüsünü görmüştüm aslında fakat beni korkutan ne düşen uçak ne de bu soğukta donacağımı bilmek. Beni korkutan inanılmaz yalnızlık hissi. Öleceğimi biliyorum hatta bundan o kadar eminim ki- ama ölürken bile yanımda birinin olmasını bekliyorum. Ölüm insanın yalnız başına kabul edebileceği bir gerçek olmamalı. Bütün hayatımdaki anlamsızlıklar, saçma sapan ilişkiler hepsi bir yana; bir yerde hayat son buluyor ve son bulurken kimseye bir şey anlatamayacak olmak en acısı ve yalnızlıkla birlikte karamsarlık da insanın üzerine öyle bir yaslanıyor ki bu ağırlık hiçbir ruhun kaldıramayacağı kadar derinden, en içten çevreler hâle geliyor.
Yukarılardan bir gürültü geliyor. Burası dünyanın bir ucu, bizi bulmaları muhtemelen haftalar sürecektir ve bu coğrafyada kutup kurtları ve daha bir sürü yırtıcının yaşadığından eminim. Bu bir insan sesi değil; kurtulanlardan biri olmasını bekledim ama içimde böyle olmayacağına dair bir his beni ele geçirdi. Bu bir kurt ve bana doğru geliyor. Ayağım bilekten kırılmış olmalı ve sol bacağımda kemiğimin dışarı çıkmış olduğunu görebiliyorum. Kan kokusunu o da almış olmalı ki bu amaçsız hayatıma son vermek için geliyor. Dişlerini görebiliyorum; ne kadar da keskin duruyor, beni öldürecek bunu biliyorum ve ona karşı koyabilecek hiç gücüm yok. Olsa bile böyle olağanüstü bir güzellikteki canlıya karşı konulamaz. Katilini beğenen kurban olmak da bana yakışır sanırım. Evet, geliyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum sadece onun gelişini izliyorum. Ölüm gölgesi vadisinde yürürken şeytandan korkmayacağımmış, o vadide yürümek ne kadar da zor; ama bu işte bir tuhaflık var. Ölümün sesi yanıma kadar geldi ama benim hissettiğim şey huzur. Bana dokunmuyor, isteseydi çoktan saldırıya geçer ve beni öldürebilirdi; ama bu öyle olmadı. Neden bana zarar vermiyor?
Çok yaklaştı, artık aramızda sadece dokunma mesafesi kaldı. Acaba oyun mu oynuyor… Çok heybetli duruyor ama bana zarar vermiyor; acaba ne zaman verecek?
Olağanüstü şeylerin, mucizelerin sadece metafiziksel olaylar olmadığını ve bir mucizenin çok sıradan bir günde normal bir hayatın içerisinde de olabileceğini o gün anladım. O kurdun bakışlarının, kafasını ellerimin arasına koyuşunun, bu yeryüzünde olup olabilecek en büyük mucize olduğunu o gün öğrendim ve öğrenişim hiç unutulmamasını sağladı.
Onun gözlerinde gördüğüm şey sevgiydi; çünkü yalnızca gerçek sevgi hiçbir beklentisi olmadan sadece sevdiği için bir şeyler yapmayı gerektirirdi ve o kurt sadece sevdiği için, herhangi bir nedene dayanmadan öyle hissettiği için benim hayatta kalmam için yanımda kaldı ve bakışlarını dünyanın en unutulmaz anını bana yaşatmak istediği için sıcacık ve samimiyetle üzerimden hiç ayırmadı, tıpkı varlığı gibi tıpkı yokluğu gibi…
Dünya artık onun yanında olduğumu bilmeliydi ve keşke dünya sadece sevginin hüküm sürdüğü, sevgiye inanan ve sevgiyle var olabilen bir yer olsaydı; o an hayatta tek istediğim şey buydu…
GRİ
Bizim dünyamız katılığın ve genetik kuralların hüküm sürdüğü bir yerdir. Bizim dünyamızda asla ve asla zayıflığa yer yoktur. Ben bu sürünün en başındaki kurdum. Bana, gri demelerinin sebebi postumun kenarındaki lekelenmelerdir. Sürüde her kim olursa olsun yalnız yaşayamaz. Yalnızlık kurtlara tanınan bir hak değildir.
Biz her şeyi sürü ile beraber yaparız. Hatta sürüdekilerin çocuklarının hegemonyasına bile biz karar veririz. Ben bu sürünün lideriyim ve tüm kurtlar bana bağlıdır. Tek bir ulumayla tüm sürü benim için ölümü göze almalıdır. Ben güçlü olduğum sürece bu durum böyledir. Ve ben bugüne kadar hiç yenilmedim, hiçbir av benden kaçamadı ve sürüme her zaman yemek buldum; doğru kokuları seçerek onları hep doğru yöne götürdüm. Ben bu sürünün lideriyim ve hep lider olarak kalmalıyım; bana sürüden kafa tutabilecek herkesi kim olursa olsun öldürürüm.
Bizim Kar Tanesi’ni gördüm biraz önce ve inanılır gibi değil; yanındaki bir insan, daha inanılır olamayan şey, insanı av olarak görmüyor. Kar Tanesi artık yaşamayı hak etmemeli; çünkü yaptıkları benim otoritemi tamamen ortadan kaldırıyor. Günlerdir, sürüden ayrı… Önce kaybolduğunu düşündük ama hiç ulumadı, yani onu bulmamızı istemedi. Bu yetmiyormuş gibi, bizim avladığımız bir karibunun leşini yediğini gördük. Bu hareketleri onun bu sürüye ait olmadığını belli etmesini yeterli düzeyde sağladı ama şimdi yaptığı bir lanet işareti.
Eğer Kar Tanesi’ni öldürmezsek burada her şey birbirine karışacak. Doğanın dengesi bozulacak. Güçsüz olanı öldürmek zorundayız; bunu yapmazsak güçlü olmamızın ne anlamı var, bunu yapmazsak güç ne işe yarar ve güçsüzler ölmeyecekse güçlülük sadece onlara yardım etmeyi gerektiren bir angaryaya dönüşür. O zaman güçlü lidere de ihtiyaç olmaz.
Kar Tanesi’ni öldürme emrini tüm sürüye verdim ve yanındaki insan da bizim için iyi bir yemek olacak… Tüm sürü Kar Tanesi’ni öldürme emrini özümsedi ve onu bu bölgede sadece cansız bir kurt olarak bırakacağız. Bunun sebebi; onun bu sürüye başkaldırışı ve bir av ile bu kadar yakında durup o avı korumaya yönelik içgüdü dışı davranması. Zaten Kar Tanesi, bizi görünce hemen saldırı pozisyonuna geçti ve insanı yememize izin vermeyeceğini gösterdi. Bundan sonrası Kar Tanesi için hiç iyi olmayacak çünkü hiçbir kurt bir sürüye karşı tek başına mücadele edemez.
Tüm sürü Kar Tanesi’nin üzerine saldırıya geçiyoruz ve o hain kurt ve yanındaki insan, ikisi de ölene dek kimse bir adım bile geri durmayacak…
SEVGİ ÜZERİNE
İnsana duyduğum sevgi her şeyin üzerindeydi. Ve onu korumak benim için her şeyden önemliydi. Sürünün üzerime geldiğini fark ettiğimde onun için birkaçıyla savaştım ve ona dokunmalarına engel oldum. Savaşmaktan bitap düşmemeliydim ve aldığım tüm yaralara rağmen ayakta kalmayı sürdürdüm. Tuhaf bir mutluluk sarmıştı beni; aldığım yaralar yüzünden yerdeki buzdan örtü kıpkırmızıydı ama umurumda bile değildi. Onu korumak her şeyden değerliydi. Burada ölecek olmam benim umursadığım bir şey değildi hatta birkaç sürü bile olsa baş edebilecek gücü kendimde bulabilirdim. Neydi onda beni bu kadar kendine çeken şey? Bunca zaman yaşadığım normal hayatı değiştiren ve bir anda ölümü dahi göze almama sebep olacak, hiç düşünmeden bütün sürüye karşı savaştıracak ve yine hiç düşünmeden onu korumak için saatlerce yanında bekletecek şey… Bunu şimdi kendi kanımda yerler içinde yatarken bile bulamıyorum ama hissettiğim şey kesinlikle pişmanlık değil. Hissettiğim tek şey; onun gözlerindeki sıcaklığı gördüğüm andaki o güçlü sihirli hissi yeniden hissetmek için o anı tekrar hatırlama isteği.
Bundan sonra yaralarımdan ötürü acı çekeceğimi biliyorum ve umarım çok fazla bağırmam çünkü ölümümün sesini duymasını ve öyle hatırlamasını istemiyorum.
Ve üzerimi karların örttükten sonra kendi kaidemin içinde bir mahkumken özgürlüğe ulaşan bir kurt olacağımı artık biliyorum. Sevginin ne olduğunu bir kurdun bilmesine imkân olmayacağını düşünebilir herkes ama sevginin ne olduğunu bilmek için sadece özgür olmak yeter. Bu özgürlük bazen kendi kurallarımızdan ve kendi sınırlarımızdan çıkmamıza ve korkularımızı yenmemize sebep olsa bile…
SON SÖZ
Sevgi bu dünyadaki en unutulmaz duygu belki de. Onun bir ucu bucağı, sebebi, kimi zaman anlamı bile yok. Mantığa dayalı değil, sayısal değil yani bir etki tepki bile gerekmez çoğu zaman, bu yönüyle fiziğe bile aykırı. Ortaya çıkması için iki tarafın da hiçbir şey yapmasına gerek olmaz bazen. Hissedersin ve hissettiğin o duyguyu sonuna kadar sana yaşatır. Artık o andan sonra sende kontrol falan kalmaz. Sanki beynin davranışlarını bedenini yönetmiyordur. Garip bir koruma içgüdüsünü beraberinde getirir. Onu ellerinle sarmak ve kendini siper etmek istersin; öyle ki ona gelebilecek her şeyin önce kendine gelmesini, onun zarar görebileceği her şeyin kendine zarar vermesini istersin. Bu aşamadan sonra artık kendine ait olan bir şeyin aslında ona ait olsa nasıl olacağına bakarsın. Her sözü, her davranışı sanki bir fizik deneyi yapan bilim adamının, bilimsel bir yasayı bulmuşçasına şaşırması gibi şaşırtır seni; en oksijenli havada yanında olmadığında nefes alırsın ama o soluk seni sadece hayatta tutmayı sağlar. Yani öyle mutlu edici bir soluk kalmamıştır artık. Yanında olmasını hayal ettiğin anlarda, bulunduğun yerin pek bir anlamı yoktur. Sevgi bu sebeple, en sosyal ve iletişime açık kişiyi bile bazen soyutlanmış ve sosyallikten uzak hâle getirebilir. Sevgiye dair yaşanabilecek her şey, gerçek hayatın ta kendisidir.
Yasemen Koçak, sana ithafen yazılmıştır.
Yazan: Fırat Özağ