Zaman cümlelerimi anlatmak için yetersiz kalıyor. Öyle hızlı akıp gitmiş ki insanlığın insanlığı. Bu yüzden ya, içimde biriktirdiğim boşluklar yakılmış binlerce fotoğrafın külleriyle dolu. Yok mu bir toprak daha atacak üstüme. Yok mu kalbimi tekrar ısıtıp ısıtıp yağmurlu gecelerde beni yapayalnız bırakacak. Zamana yeniliyorum ben çocuk. Yenildim gözyaşlarımın yüzümden kayıp gitmesine. Demiyor ki kimse bana, anlat. Demiyor gözyaşlarında sakladıkların neler. Bilmezdim dünyanın böyle olduğunu. Bilmezdim insanın insanlığının böyle olduğunu. Söylesene çocuk ne oldu bize. Bir çift merhamet dolu bakış nereye gitti. Kim bilir belki de gerçekten gitti..
Bu uzak diyarlar ne çok üzdü bizi değil mi çocuk, yuvasız kuşlar gibi kalakaldık soğuk havalarda. İhtiyacımız olan bir avuç huzurun peşinde öyle çok koştuk ki, yandık yıldık en sonunda. Masmavi denizde uçuşan kuşlar misali daldık sonsuzluğa. Öyle ya güneşin sıcaklığı bile ısıtmadı buzdan donuk gönlümüzü. Alışırız sandık üstümüzdeki kara bulutlara. Gözlerimizden dökülen her bir damlada biraz daha iyi oluruz sandık. Bunlara inandırdık bir yorganın altında gizlenmiş kalplerimizi.
Yıllar geçti, yapraklarımız sarardı ama biz bıkmadık yeşilleniriz sandık. Düştük kalkarız dedik. Düştük hem de defalarca düştük, kalkamadık. İnsanlığın kaybolduğu dünyada insan olmaya çalıştık, sonunda kalakaldık. Ben bu dünyaya ne diyeyim ki çocuk..