Stefan Zweigla tanışanların onu daha fazla tanımaması için pek fazla sebep yok aslında 🙂 Bende böyle düşünenlerdenim !
Bir Bilinmeyen Kadının Mektubu ile tanımıştım onu . Erkek bir yazar olmasına karşın kadın psikolojisine bu denli hakim bir dili olması beni oldukça etkilemişti.Bu etkileyişini Korku ile de devam ettirdi.
Kitaplarının kısa oluşu gözünüzü asla yanıltmasın derim çünkü içerikleri oldukça derin tıpkı yaşamamız için gerekli olan küçücük bir tohum kadar .
Gelelim Korku ya ;
Başkentin önemli avukatlarından olan Fritz Wagner ile evlenmiştir İrene .Genç ve güzel bir kadın olan İrene genç yaşta anne olmuş, konforlu bir hayatta yaşamıştır ta ki piyanist sevgilisiyle ve birde şantajcısıyla tanışana değin .İrene bu tanışmayla yaşadıgı konforlu ,tekdüze yaşantısını duygularla değiştirme yolculuğuna çıkar .Yolculuğun başında pes etmiş gibi görünsede piyanist sevgilisine mektuplar yollar , görüşme kararı alır fakat şantajcısı peşini bırakmamakta kararlıdır . İrene şantajcısının yarattığı korkuyla kocasını sorgulamaya başlamıştır .Sorguları onu kocasını ne kadar yüzeysel tanıdığına itmiştir artık kocasının her hareketini her cümlesini sorgulamaktadır 8 yıla rağmen .
İrene gerçek dünyası olan sokak yaşamına kapalı hale gelmişti artık dışarıda şantajcısı beklemekteydi çünkü .İrenenin ev hapside yaramamış, şantajcısı her yerdeydi .İrenenin baktığı her yerde .. rüyalarında bile ..
Artık İrenenin huzur dolu ,sakin yaşantısı gitmiş kalbinin her atışı canını acıtır hale gelmişti .İrenenin 8 yıllık sade yaşamını derin duygular uğruna değiştireceği piyanist yüzünden olmuştu her şey deyim yerindeyse sade yaşamını sarsıcı güçteki duygular almıştı.Kendinede ihanet etmişti İrene bu sayede yaşamının tüm sahteliğinden kurtulup gerçeklerin acıtan dünyasında buldu kendini ..Çünkü korku ,cezadan daha beterdi .