Fransız Yazar Émile Zola’nın yazmış olduğu meşhur mektubun başlığı: Suçluyorum! Tarih tekerrürden ibaret derler ya, ne kadar da doğru bir söz. Bu mektubun yazılışının üzerinden tamıtamına 117 yıl geçti. Kader ağlarını öyle bir şekilde ördü ki, yine dünyanın bir yerlerinde, birilerinin ‘Suçluyorum!’ başlığını atması farz oldu.
Olayın tarihi derinliğine fazla girmek istemiyorum. Kısacası, 1898 yılında Dreyfus adındaki Yahudi asıllı bir asker, mahkeme tarafından haksız yere suçlu bulunur. Sadece fazla dil biliyor olduğu için Almanlara ajanlık etmekle suçlanan, tutuklanan, delil yetersizliğine rağmen mahkum edilen Yüzbaşı Dreyfus. Bu haksızlığa daha fazla göz yummak istemeyen Émile Zola beklenmedik bir anda devletin her kademesindeki suçluların tek tek isimlerini vererek ‘Suçluyorum!’ başlıklı yazısını yayınlamıştır. Mektubun geniş yankı uyandırması ve toplumu ikiye bölmesi sebebiyle, Émile Zola ciddi suçlamalara kurban gitmiş ve o da haksız yere yargılanıp, hapis cezasına çarptırılmıştır. Savunmasını ise “Bir gün Fransa bana teşekkür edecektir.” diye bitirir.
Gelin 6 Ocak 2015 tarihine dönelim. Yani bugüne. Felek –yani mevcut düzen– bizi öyle bir oyundan geçiriyor ki, ya biz de ‘Suçluyorum!’ diyerek haykırmalıyız veya vicdan sınavını geçememiş yaratıklar olarak yaşamaya devam edeceğiz. Ben insan olmayı tercih ediyorum ve ‘Suçluyorum!’ diyorum. Bu bir cesaret sınavı değil. Bu bir vicdan imtihanı…
Hepimiz gördük olanları. Ayakkabı kutularından çıkan paraları. Yalanlanamayan telefon kayıtlarını. Ses kayıtlarının doğruluğunu ispatlarcasına düzenlenen böcek operasyonlarını. Herkes biliyor ki Kaptan yalan söylüyor ve bu gemi batıyor. (Leonard Cohen – Everybody knows)
Sizlere, Émile Zola’nın Suçluyorum isimli mektubunun son paragraflarını hediye ederek, kendi vicdan sınavımı vermiş oluyorum. Sıra sizde. ‘Suçluyorum!’ diye haykırabilecekseniz, yazın yazabildiğiniz yere büyük harflerle: SUÇLUYORUM!
“Suçladığım kişilere gelince: Hiçbirini tanımıyorum. Onları hiç görmedim. Kendilerine karşı ne hıncım var, ne kinim. Onlar benim için topluma kötülük eden kişilerden, kafalardan başka birşey değildir. Benim burada yaptığım şey gerçeğin ve adaletin ortaya çıkmasını hızlandırmak için devrimci bir araca başvurmaktan başka bir şey değildir.
Sercan Leylek / OSLO