Sessizlik! Az sonra milyonlarca kez vizyona girmiş olan oyunum başlayacak. Oyunum derken hayatımı kastediyorum, çünkü hayatım da bir oyun türüdür benim. Salonun biraz daha dolmasını bekliyorum. Ah, ne de hevesliler trajedi izlemeye! Şunların bir karınca sürüsü gibi telaş ve gevezelikle doluşmasına bakın… İçlerindeki trajediyi başka bir trajediye odaklanarak bastırma telaşı içindeler. Ne de olsa insan hep başka dallar, başka gözler arar içindekileri susturmak için. İşte başlıyor… Dikkat kesildiler, her başlangıç güçlü bir dikkati yanında getirir çünkü. İyi veya kötü olsun, bir yaşanmışlığın başlangıcını beynimize istemsiz olarak kazırız. Finallerde, ayrılıklarda aklımıza ”Nasıl başlamıştı?” sorusu düşer ve düşündürür derinden. Sahneye çaresiz bir çocuk çıktı… Bana benzediğini kimse iddia edemez, artık o değilim. Çocuk, içindeki sevinci dışarıya vuramamanın çaresizliği içinde kıvranıyor. Çevresindeki canlı cansız her şey ona sevincini bastırmasını söylüyor. Çocuk çaresizce sokaklarda dolaşırken çok güzel bir ağaca rastlıyor. Ağaca yaslanıyor, onunla konuşuyor ve gülüyor. Her sabah, her gece yapraklarını seviyor, sarılıyor gövdesine… Ağaç bir mucizeyi gerçekleştirircesine dallarıyla çocuğu sarıyor. Yıllar geçiyor, çocuk ve ağaç birbirlerine alışmış; öyle alışmış ki ağaç bir çocuk, çocuk bir ağaç olmuş sanki. Her zaman güldüklerini sanmayın sakın, çocuğun elindeki kesikleri, ağacın kırık dallarını görmüyor musunuz? Durun, bir adam yaklaşıyor. Çocuk, adamı çok seviyor çünkü her sabah, her gece yanına geldiğinde ağacını anlatabiliyor ona. Çocuk duraksıyor, adamın elinde ki testere de neyin nesi? Yoksa bu adam da mı mutluluğunu bastırmak isteyenlerden? Çocuk neler olup bittiğini anlamadan ağacın kesik gövdesiyle karşılaşıyor. Adama kızmak istiyor ama adam çoktan uzaklaştı bile. Seyirciler çocuğa acıyor. Sonradan anlıyor ki ağaç kesilmek istemiş! Nasıl?
Çocuğun sabahları ve geceleri değişmeye başlıyor. Değişim sürecinde perdeleri kapatmak zorundayız. Bu değişim insanların basit çıkarları için izlediği bir gösteriye alet olamaz, çocuğun kalbi ve aklıyla yalnız kalması gerek. Biraz geçtikten sonra perde açılıyor, insanların çocuk nerede der gibi bakan gözleri genci gülümsetiyor. Sokaklarda çaresizce dolaşmayacak çünkü öğrenmiş içindeki mutluluğu dışarı çıkarmayı. Yeni ağaçlar gülümsüyor ona ama genç biliyor ki her ağaç kesilmek ister. Güldüğünde rahatsız olan insanların yanına gidip kahkahayı patlatıyor! Seyircilerin güldüğüne bakmayın, içten içe kıskanıyorlar. İçlerindeki ses, “Çocuğun kıymetli ağacını kestiler, bizi mi kandırıyor kahkaha atarak? Böylesine çok seven bir kalp, böylesine düşkün bir akıl nasıl olur da tek perdede tamamen değişebilir?” demek istiyor fakat onlar susuyordu. Genç, arkasını döndüğünde çocuk haliyle karşılaşıyor. Çocuğun gözlerindeki çaresizlik ve acı yüreğini sızlatsa da, ağacını hatırlatsa da gülümsüyor. Çünkü biliyor, geçmişe duyulan bir duygu geçmişteki bir kapıyı açarken gelecekteki kapıyı kapatır. Gencin öğrendikleri, onun yola devam etme isteğini ve umutlarını güçlendiriyor. Seyirciler merakla karşılıklı birbirine bakan iki kişiden bir hamle beklerken çocuk gence doğru bir adım atıyor, genç geriye çekilerek özür diliyor ve çocuğa sarılıp oradan uzaklaşıyor. Genç uzaklaştıkça çocuk kayboluyor.
Gencin içindeki değişim tüm dünyasını değiştiriyor ve etrafındaki canlı cansız her şey gülmeye başlıyor. Biraz yürüdükten sonra çok yaşlı bir ağaca rastlıyor. O ağaçla birçok şey yaşayabileceğini bilmesine rağmen kesilmesi gerektiğini anlıyor ve testereyi alarak ağacı kesiyor. Seyircilerden çıt çıkmıyor! İçinde hiç mi ağaç sevgisi kalmamış diye düşünüyorlar. Genç, kestiği ağacı kesmeye gelen adama da bir kahkaha patlatıyor. Bir kitap buluyor ve ağacın kesik gövdesine oturarak okumaya başlıyor. Seyircilerden sesler gelmeye başlayınca kitabı bırakıp sahnenin önüne geliyor ve “İçimdeki ağaç sevgisini öldürmedim, onu sonsuza dek benimle kalacak bir sevgiye, kitaba dönüştürdüm. Kitaplar sonsuza kadar yaşarlar!”
Seyirciler trajedi izlemeye geldikleri için bu cevabın güzelliğini geç fark ediyorlar. İçlerinde asıl trajedinin kendileri olduklarını anlayan kişi sayısı çok az oluyor. Genç, boşalan salonun verdiği huzurla kitabını okumaya devam ediyor.