Günlük yaşantım monoton, düz, sade bir şekilde geçiyor. Yaz ayları olunca böyle oluyor tabii. Geçenlerde gecenin ilerleyen bayağı ilerleyen saatlerinde boş boş otururken düşüncelere daldım, dedim ki kendime insanlar doğar, büyür, yaşar ve ölür bu yaşar ve ölür kısmını birer evre olarak ele alırsak yaşadığımız süre kısmında gerçekten başka insanlardan farklı hiçbir şey yapmıyoruz. Mahalle aralarında top oynuyoruz, güzel kızlar seviyoruz, olmayacak hayallere dalıp mutlu oluyoruz bazen de acı çekip ağlıyoruz, zamanı geldiğinde hadi eyvallah deyip bu kara parçasından bilinmeze doğru göç ediyoruz. Sanmıyorum bu düşünceye yalnız şahsımın vardığını. Elbetteki başka insanlarda böyle düşünmüştür, zaten işin ilginç yanıda bu farkında olduğumuz halde bu monotonluktan çıkamıyoruz. Kıymet bilmemek deyimi bizler için önemli bir ritüel olması gerek kafamızı suyun içinde 1 dakika beklettikten sonra yaşamın değerini anca öyle anlıyoruz çünkü. Belki de insan yaşantısının varoluş sebebi bu. Monotonluk. Bilemeyiz. Tek bildiğimiz bunun böyle olmaması. Peki ne yapmamız gerek kardeşim? diye soracak olursanız, inanın bende bilmiyorum.
Bence bizim hayatın güzelliklerinden ciddi anlamda faydalandığımız evre çocukluğumuz. Çocukken mahallelerde yüzlerine gülüp aslında gerçekten ona karşı üstünlük kurma düşüncesini balta gibi saplamış çok arkadaşımız oldu ya da gönül koyduğumuz güzel bir kız gördüğümüz de onun gözüne estetik görünmek için asfalt zeminde rövaşata çakmak gibi salakça huylarımız vardı. Büyüklerin işlerine burnu sokunmaz deyip bazen de ‘eşek kadar oldun artık bir şeyi de söylemeden anla’ azarına konu olacak kadar çelişkili durumlarda bulunduk ama hiçbir zaman gerçek anlamda ciddiye alınmamıştık. Zaten işin güzelliği de bu, ciddiye alınmayınca mutlu olduğun ne varsa yapmakta özgür oluyorsun buda güzellik katıyor çocukluğuna.
İlk başkaldırış, ilk terkedilişten sonra büyüdüğünü anlıyorsun sonra da yavaş yavaş seni ciddiye almaya başlıyorlar ondan sonra da gerçek anlamda büyüyorsun ve sorumluluk yüklüyorlar ardından monotonluk. Dönüp dolaşıp aynı işleri yapmaya başladığının farkında olmuyorsun taaa ki bir gece oturup ansızın düşününce. Onun da faydası olmuyor zaten. Geçenlerde Ahmet Ümit’in röportajını izlerken hayatın çok sıkıcı olduğunu söylüyordu bence bu fikire katılmamak için hiçbir sebebimiz yok. Hayat ciddi anlamda çok sıkıcı olduğunu söyleyip kitap yazdığını söylüyordu Ahmet Ümit. Böyle böyle güzelleştirmeye çalışıyormuş hayatını. Şahsen benim hoşuma gitti bu fikir. Benden bir öneri dostum hayatını güzelleştirmek için oku, çok oku, çünkü sorgulamaya asıl o zaman başlıyorsun.
Tabii bir öneri.
Hadi eyvallah.