Klasik sömürge yarışını kaçıran İtalya’nın “Şark Meselesi”(Le question Orient) bağlamında bu yarışa katılma amacıyla açılmış olan bu cephe dönemin hükümetinin; ”Eğer, savaşı kazanırsanız, zafer devletin hanesine; yenilirseniz sizin hanenize yazılmakla, sizi tanımayız” diyerek Trablusgarp’ı gözden çıkardığı zaman, aralarında Mustafa Kemal Paşa ve Enver Paşa’nın da bulunduğu vatansever subayların gönüllü olarak tam bir yıl, on altı gün boyunca mücadele edip, hârbettikleri bu cephe Balkan Harbi’nin patlamasıyla son bulmuştur. Ancak bu savaşın bölgeye bazı katkıları da göz ardı edilemeyecek gibidir, Trablusgarp’ın ilk defa belediye hizmetleri ile tanışması, bölgede adı bile bilinmeyen posta hizmeti verilmeye başlanması ve daha birçok şey buna en güzel örneklerdendir. Değinilmesi gereken bir başka konu ise Enver Bey’in çok kısa sürede insan üstü bir azim ve kararlılıkla giriştiği çaba sonucunda yaratılıştan gelen liderlik kabiliyeti, kıvrak zekâsı, mütevazi tavrı ve olağan üstü bir sabırla, kabileler arasında barışı, can ve mal emniyetini sağladığı gibi, aynı şekilde direnişi yine bu kabile ve göçebeler üzerinden örgütlemiştir. Bu çabaların sonucunda kısa sürede bir araya gelerek, ülke genelinde koskoca bir partizan ordusu oluşmuştur (direnişin “partizan ”savaşı üzerine kurulduğunu unutmamalıyız).Peki ikmal imkanlarıyla,silâh ve cephanenin yok denecek kadar kısıtlı olduğu bu cephede mühimmat nasıl sağlandı?
Temel araç ve gereçler İtalyanlarla girişilen çatışmalarda alınıyor, çok az miktarda İstanbul’dan olmak üzere, diğer ihtiyaç malzemeleri Mısrata’da kurulan silah tamirhanesiyle, fişek imalathanesinden, Urfetle’de (Beni Uhud) kurulan barut imalathanesinden temin ediliyordu.
Aslında bu olay bir tarihi dönemin başlangıcı olduğu kadar sonu da olacaktır. Başlangıcıdır çünkü Balkan Harbi’yle başlayan yeni dönemle, Osmanlı Devleti topraklarını sürekli olarak kaybederek, sistematik olarak ilerleyen Batı saldırıları karşısında ana vatan topraklarına çekilerek, milli cumhuriyet devleti kurulacaktır; sonudur çünkü Osmanlı Devleti ile birlikte, hinterlandını oluşturan İslâm Doğusunun anavatan toprakları Trablusgarp’tan çekilmek, Rodos ve 12 adaların elden çıkması, Balkan, Çanakkale ve 1. Dünya Savaşı’yla tasfiye edilerek, yeni bir “dünya sistemine” dâhil olmanın habercisidir