Unutulmuyor işte. Yokluğunda yerinde yeller esse bile; gönül ateşini harlamaktan başka bir işe yaramıyor. Gönül ateşinde demlenen göz yaşını kana kana içsen bile unutulmuyor. Ne göz yaşında demleniyorsun, ne yokluğuna alışıyorsun. Sadece buluğun ilk yerde sızıp kalıyorsun işte.
Unutulmuyor işte. Ayrılığın yükünü üzerinden atmaya çalışıyorsun, bir şarkı dolanıyor diline; ayaklarını birbirine dolayıp düşürüyor olduğun yere. Sanki unutulmamak istercesine düşüyor hayali her gece pencerene.
Unutulmuyor işte. Önce ait olduğun şehre yabancılaşıyorsun, yeniden tanışıyorsun ama tanıştıkların taşıdıklarını seriveriyor önüne. Bir tebessüm alıyorsun gözlerine, ne çok benziyor deyip hafızandan hemen çıkarıyorsun en güzel gülüşünün hayalindeki fotoğraf karesini.Tebessümlere suretinde eşlik etmeye çalışırken, iç yangınlarını söndüremiyorsun içinde.
unutulmuyor işte. Gidişine sebepsiz yere yaktığın sigaranın arkasından ” çok içtin ” deyip kızmasını bekliyorsun, duyamıyor ve yeniden kızıllaştırıyorsun sigaranın ucunu. Yanmaya bile takati kalmamış sigaranı kül tablasına koyuyor; dumanına resmediyorsun hayallerini. Uçup gittikçe bakakalmaya ve hayal pınarını coşturmaya devam ediyorsun yeni bir sigara ile.
Kim ne derse desin arkadaş! Ne gelen, ne gelecek hiçbirisi unutturmuyor işte. Sen öyle bir almışsın ki mahremine, kimse el süremiyor işte. Sevdalı insan namuslu yaşar arkadaş. El sürmek değil; dil sürçmesiyle bile dokundurmaz adını aşkının, yabancı insanlara.
Unutulmuyor işte. Giden der ki: ” Zamanla unutursun, geçecek, düzelecek..” Ama nerden bilecek gittiğinin her duası ” her geçen zaman içinde bir umutla onu tekrar getirecek… ”