Beni sabaha karşı uyandıran yokluğun olmasaydı keşke..
sesinin kadifemsi tınısında açsaydım gözlerimi..
Şöyle derince bir nefes aldığımda
ya kokun dolsaydı içime yada nefesin sadece,
şu köhne, rutubetli hayatım yerine…
Kaybettiğim herşeyi unutturur mu yokluğun,
daha da bir burkar mı gönlümü derinden?
çok yakar mı, sancılar tutar mı en sen yerinden?
Kırmızı kavgalar ediyorum yalnızlığımla sensizlik arasında.
Her ikiside boğuyor beni,
düşecek bir gözün bile yok ışte şimdi karşımda,
yada bir ses hatırlatacak seni en azından bana…
Sen hiç yok dediğin şeyin
içinde büyüdüğünü hissettin mi?
Yüreğin dolup taşarken
gözlerin kurudu mu hiç bir çöl gibi?
Nasıl canı yanıyor insanın,
ışte böyle yoksun gittiğinden beri
ve yüreğim büyütüyor el bebek gül bebek
kendi içinde anaç bir tavırla seni…
Ve ben ihramlar giyiyorum bu gün,
saçım sakalım kesilmeyecek, haramsın bana..
Etrafında dönüp duracağım biliyorum, hayal dahi olsa.
En nihayetinde kurban olmak yok mu seve seve,
İsmailsem bıçağım ol,
razıyım boğazımı kör bıçakla kesmene bile…
Bu gün tuttuğum sahursuz orucun iftarı değil.
Bir hurmayla açmak nasip olcak mı bilmem gözlerimi..
Açtığımda karşımda bulacak mıyım peki seni?
Ama ben İbrahim’in ümidini yaşıyor,
Zuleyha gibi Yusuf’un hasretini taşıyorum,
Süleyman gibi tahtı yanında Belkıs’ı bekliyorum?
Acıyı tattımsada tadını unuttum,
gelecek misin
en az Yakub kadar bilmiyorum…
Hasan Bulut
@duyguhamali
facebook.com/hasanbulutduyguhamali