‘’Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak…’’ Sabahattin Ali’nin ‘’yaşam’’ ile ilgili bu sözleri yalnızca ilham olmadı bu yazıyı yazmama aynı zamanda duygularımın da küçük bir tercümanı oldu. Yaşamak diyorum, acısıyla tatlısıyla yaşamak, dolu dolu yaşamak…
“Yaşamak” dedik bu bardağın dolu tarafı, peki ya diğer taraf? İnsanı bazen hastalığa sokan, a priori kaygı veren bu durumdan nasıl kurtulabiliriz ?
‘’Kurtulma olayını, büyük bir tehlikeden veya büyük bir üzüntüden kurtulma olgusu’’ olarak tanımlanan ‘’Selamet’’ kelimesi, bu noktada önümüze iki yol açacaktır. Bunlar din ve felsefedir. Akla ve inanca dayalı bu iki alternatif arasındaki fark birinin akla dayalı çözüm araması, diğerinin ise akıl dışındaki bir varlığa yönelmesi olacaktır. Bazı Antik dönem düşünürlerince ölüm korkusundan kurtulmanın ve rahatlığa kavuşmanın iki yolu vardır. Bunlar; Şuanda yaşadıklarının – önemli olanın da bu olduğunun- ve ölümün tanımı gereği düşünülmemesi gerektiğinin öldüğümüzde ise bunlar için endişelenecek bir ben olmadığı görüşüdür. Bu akıl yürütmenin pek tatmin edici olmadığı aşikardır. Burada üzerine konuşulması gereken bir nokta ölümün sadece biyolojik ölümden ibaret olmadığıdır. Bazen dolu bazen boş olarak nitelendirdiğimiz bu hayatın içinde ölümün varlığından söz edebiliriz. Ölüm bu hayatın bir gerçeği , acısı , kaybedişidir. Belki çocukluğumuzu özlemek belki de bir terkediliştir.
Ölüm korkusunu(ölüm hangi şekilde olursa olsun) yenmemiz, hayatı bize zehir etmesine izin vermememiz gerekir. Her türlü kötülüğün ölüm korkusu olduğunu söyleyen Epiktetos; ona karşı korkusuz olmamız gerektiğini, özgürlüğün tek yolunun bu korkuyu yenmek olduğunu düşünmüştür. Ölüm korkusunun yaşamamızı iyi geçirmemize engel olduğunu söylerken hemfikir olduğumuza, mutluluğumuzu, özgürlüğümüzü engelleyen bu kavramın kimse için olumlu bir çağrışım yapmadığına inanmak isterim. Hepimiz hakikatin peşinde değil miyiz? Ölmeyi öğrenmek hakikati öğrenmektir ve en güzeli ne biliyor musunuz? Ölmeyi öğrendikçe yaşamayı severiz.