Hayatının yönünü belirlediğin zaman bütün engeller sana dinlenme molası olarak gözüküyor. Durup bir kendini tartman emin olman ve daha güçlü adımlarla hedefine yürümene olanak sağlıyor. Yolunu kaybettiğinde durup her şeyi en başından tarafsızca düşünebilmek cesaret işi aslında. Bunu yapabiliyorsan dünyanın yarısından daha güçlüsün. Belki sende hissetmişsindir yaşamak istediğin hayatla yaşadığın hayatın arasında uçurum olduğunu. Aslında elinden gelecek bir sürü şey varken alışkanlıklarından dolayı kıpırdamadığını. Risk almadan her gününü birbirinin peşin sıra aynı geçirdiğini. Heyecan aramaktansa yıllardır seninle olan bir kere acaba diye düşünmediğin insanlar ve alışkanlıklarınla dolup taşınca hayatın, birgün kendini sorgularken buluyorsun. Nerede yanlış yapıyorum neyi kimi gereksiz tutuyorum diye. İşte o noktada zaten değişim başlıyor hayatında. Eline kağıdı kalemi alıp başlıyorsun liste yapmaya. Başlangıcı alışkanlıkların alıyor onlar düzeltilmesi daha kolay gözüküyor sana. Kendini değiştirmek sıfırdan yaratmak yeni bir sen olmak istiyorsun. Kendine olmak istediğin insan listesi yapıyorsun her şeyini düşünerek. İlmek ilmek yeni bir sen işleyerek. Sırada arkadaşların ve dostların oluyor. Onların üstünü çizmeye başlıyorsun. Her zaman görüşmesen de yanında olan dostlar, her zaman görüştüğün dostların, sadece selam verdiklerin, yedek listesi arkadaşlar ve Cuma cumartesi günleri evde oturmak istemezsen arayacakların. Onların üstünü çizerken içten bir rahatlama başlıyor. Çünkü yanlarında eğlenmesen de sırf çıkmış olmak için çıktığın insanın çok olduğunu görüyorsun. Onları çıkarırken olmak istediğin sana daha çok yaklaştığını hissediyorsun. Bu seni mutlu ediyor sana güven veriyor. En son sıradaki ise kendine yeni bir tarz oluşturmak oluyor. İlk durağın kuaföre gidip saçını değiştirmek belki boyatmak gölgelendirmek oluyor. Sonra gardolabının önüne geçip giymediklerine bakıyorsun onları ayarlayıp kafandaki sana uygun tarzı bulmak için koşar adım alışverişe çıkıyorsun. Kartının limitini yada cebindeki paranı bitirene kadar alışverişini yapıyorsun çünkü hiçbir kadın böyle bir değişim içindeyken bir iki parça almam yeterli diye düşünmez maalesef. Aldığın her parçada istediğin sen’e daha çok yaklaşıyorsun gerçekte olduğun kimlikten uzaklaşarak. Değişim bittiğinde aynaya geçip bakıyorsun. Aynı kalan neyin var diye. Bir şey bulamazsan evet değişimi tamamlamış ama kendinden çok uzağa gitmişsin. Bu sefer isteyerek bıraktıklarına bakıyorsun. Telefonun daha az çalıyor, daha çok günü evde geçirmek zorunda kalıyorsun, kendine daha çok zaman ayırıyor hatta bazen bu ayırdığın zaman sana fazla bile geliyor. Böyle durumlarda iki seçeneğin oluyor ya hemen pes edip bıraktıklarını tekrar geri arayacaksın ve o kurtulmak için can attığın çaba harcadığın hayatına geri döneceksin yada biraz bekleyip kendini bu yeni sana alıştırmaya çalışacaksın. Alışırsan aslında senden mutlusu yok sen planladın çünkü bu hayatı. Her şey senin kararındı ve sen bu sen olmak istedin. Eğer şimdi hemen pes edersen her şey boşa gidecek ve sen asla hayalini kurduğun hayatı, dostlukları, aşkı ve işini gerçekleştiremeyeceksin. Belki de gitmen gereken yere vardığında seni öyle bir sürpriz bekliyor olacak ki bütün acabalarına, çabana, inancına ve sana ait olan her şeye saniyesi saniyesine değmiş olacak. Unutma şimdi pes etme zamanı değil, şimdi mücadele zamanı özellikle kendinle. Hayalini kurduğun her şey çok yakınlarında ve seni bekliyor.