Keşke doğmadan önce dünyayı ufak da olsa bir pencereden izleme şansı elimizde olsaydı.
O zaman şimdikinden daha az kalabalık olması muhtemeldi yaşadığımız yerin.
Normalde size anlatmak istediklerim ‘Aklımdaki Kadınlar’ oyunu ve yazar ‘Neil Simon’ un kıvrak zekasıydı.
Maalesef ; Ankara’nın olduğum köşesinde büyüdüyseniz eğer kendinizi kültür elçisi hissetmeniz sadece iki saat on dakika sürer. Fazlasını isteseniz de olmaz.
Dogmatik olan hiçbir şeyi sorgulamayın bence. Gereksiz… Yersiz… Çözüm bulamadım belki de o yüzden. İşin içinden çıkılmaz hale geliyor benim için.
Ne kadar büyüseniz de, algınız ne kadar açık olursa olsun çözülmeyecek tonla problem var. Problem zamanla şekil değiştiriyor çünkü.
Bakteri gibi bağışıklık kazanıyor.
Aklım ermez öyle ‘yakınla aslında bazen çok uzak’ gibi betimlemeler yapmaya. Felsefe yapana saygım çok ama yeteneğim hiç yok… Ruhum darken nefes alıyorum onu iyi bilirim.
Sığınacak bir liman arıyorum.
Saatlerce sarılacak, nefes aldıracak… Elim titriyor yazarken, gözlerim doluyor, diyemiyorum, zaten gideceği yere gitti gidecek olanlar.
Zor abi, başkalaştığınızı başkalarına anlatmak…
Sorumluluk hissi berbat…
Saygısızlık olarak algılananlar ise çekilmez…
Buraya kadar devamını okumayacağınızı biliyorum, muhtemelen bu satırlara birkaç kişi ulaşacak. Sevimsiz cümlelere katlananlar için paylaşmak istediklerim var…
Kasım’dan sonra is kokan semtte, çöpleri haftalık toplanan sokakta ve kışın suları donan altmış metrekare bir evde büyüdüm.
Hayallerim oldu epeyce. Bozuk bir evliliğin defolu ürünü olduğumu düşündüğüm zamanlar da oldu.
Çocuk parkında değil, kışın kül dökülen küllüklerde fazlaca oynadım.
Kömürün petrolden daha mühim olduğunu düşünüyordum.
Arabası olmayana başka ne kıymetli olur ki?
Ucuz Amerikan filmlerine özenir, Neşet Ertaş’ın söylediklerini anlamaya çalışmak ile geçerdi pazar sabahları.
O pazarları konuşulanlar daha basitmiş meğer.
Yine pazar ve yine aynı şeyler demek isterdim.
Diyemedim.
Problem şekil değiştirmiş. Sanırım artık boğazım düğümlenir hale gelmiş.
Neşet Ertaş’ı anlamaya başladım.
‘Şair Ceketli’ yakıştırmasını hiç üzerime alınmadım. Semtimde epey üşürsün ‘Ceket ile’ kışın sokağı çıkılmaz.
Ben daha gerçekçi olmayı seçtim.
Ben ikizlerim, hala çocuğum… Unutamıyorum.
Ve bu aralar nefes almak için ciğer yetmiyor sadece.
Eski pazarların anısına, hatırına…