Yüksekçe bir tepenin yolunu gösterin bana.
Yalvarmak eylemini bile elime alırım sadece bir tepede olanca gücümle bağırmak, onca duyuşlara kapalı olan seslerimle gökyüzüne haykırmak ve maviliği gönlüme çağırmak, ses tellerim kopana kadar uzaklara seslenmek ve bir küçük beyaz çiçeğe ağlamak, ağlamak, ağlamak, ağlamak istiyorum.
Yüksekçe bir tepenin yolunu gösterin ki toprağın doyuracağı bir gözü orada nice damlalara kurban etmek, bir adımlık yere yerleşip hiç gelmemek, ve bir çiçeğin narinliğine bakıp kendimi bulup her bir yaprağına sarılmak eylemlerinin can bulmasını göreyim.
Yüksekçe bir tepe gösterin yürümeyle aylar suren içimi, yandıkça daha da kavrulan, gittikçe harlanan, üzerine tuz basılan yaralarımı, hasretimi, şefkatimi, bir türlü sığamadığım sevgimi, kırmızı kaplı defterimi, kalemimi, sevda kokan bir mendili, bir de göz kapaklarıma sinen fotograflarımı alıp gideyim.
Yüksekçe bir tepe gösterin,
Tek başınalığıma beyaz bir çiçeğin yapraklarına kefen diye sarınıp yeni baştan öleyim.
Bahriye Eldemir