Baba demek; bir dilim ekmektir, yanında katığı olmadan.
Baba yıllarca anneyle kıyaslanarak ikinci sıraya layık görülmüştür oysaki ne kadar yanlış bir kıyaslamadır, anne ile babanın yürekte konumları o kadar ayrı ki mesela çocuk hep babasını örnek alır babası gibi olmayı ister. Çünkü baba demek direnmektir, dik durmaktır, efkardır …
Bir baba düşünün ki haftanın beş günü minicik ellerimden tutup okul yollarına götürsün yaramaz evladını. Bekler durur buz gibi okul koridorların da fedakarlık ederek sorumluluklarını harfiyen yerine getirerek.
Şimdi yeni nesil çocuklara bakıyorum da manevi duygulardan nasıl da yoksun büyütüyorlar. Oysa baba olmak sadece cebine parasını, eline akıllı telefonunu, vererek kolej köşelerine terk edilerek mi baba olunuyor ?
Kapitalist sistem insanların hayatını zehir eder olmuş insanlar bunun farkına varmasa da… Çocuklarının her istediğini yerine getirerek en iyi baba olacağını zannediyor şimdi ki babalar, oysa ki cebinde ki para kadar mı dır babalık duygusu. Baba çocuğunun yüreğindeki küçük duyguları yakalamak zorundadır yoksa yıllar sonra arkasına baktığında bu ”benim evladım mı ” sorusuna kendine yöneltmemek için yapmalıdır.
Bayram sabahına babanla uyanmanın verdiği mutluluk başkadır, evin içi tatlı bir heyecan ve neşeyle dolar. Yalnız zordur bayram sabahlarına yetim uyanmak insanın içinde ki burukluk bir türlü geçmez. Kimisi yıllarca baba olabilmek için Tanrıya yıllarca yakarıyor, kimi ise baba olduğunun duygusuna ulaşamadan bir hayat yaşar. Oysa ki toplumumuz da baba olmadan akşam yemeği yenmez, evde tek başına karar alınmaz onun hayatta ki tecrübesi yeter bize ve her şey de baba haklı çıkar. Çünkü babanın kudreti büyüktür bizde. Koca bir çınardır evde olmasa da hep koltuğunda oturuyorken hissederiz varlığını. Her insan babası yanındayken kıymetini bilmeli babasının çünkü her zaman baba en iyi arkadaştır ve sığınılacak en güvenli limandır.
Baba kelimesini yutkunarak söylememek için babanıza sımsıkı sarılın, çünkü babasız bir ev o kadar soğuk ki ne doğalgaz ne de soba ısıtabiliyor