Cehennem ol. Git gözüm görmesin seni. Lanetler yağsın üstüne başına. Kıvran ya, acılar içerisinde kıvran. Yaksın biri o lanet giresice kalbini kor düşsün içine altından kalkama, onunla hatıran olan her köşede kıvran. Beraber dinlediğin her şarkıda demiyorum bak, o şarkıyı söyleyenin sesini duyduğunda kıvran. Onunla gittiğin yerlere girdiğinde yangınlar çıkmış gibi yansın tenin. O yatağının yanına yaklaşama hele. Her gece kanepede uyu ama yok, uyuyamazsın. Orada da anılarınız olur çünkü, evlerde duramazsın, sığamazsın onu tanıdığın şehre. Beraber yaptığınız ilk yolculukta kullandığınız otobüs firmasını bir daha kullanamazsın. Trenle gittiyseniz bütün tren garları, rayları yakar içini. Hele o gittiğiniz şehrin il sınırlarına giremezsin. Mide bulantısı gibi bir his gelir oturur içine yine başlarsın kıvranmaya ki kıvran! Geldiğin hale kendin bile inanama hatta, ben ne yaptım da bunlar başıma geliyor de, sor bir kere kendine. Sor, düşün, yırt kendini. Acaba o zaman gelir miyim aklına…
Der misin allahsız, ulan ben bu kıza ne ettiğimi bilmedim ama, ya ona bunları yaşattıysam der misin? Tüm bunları çekme sebebim bu kızın yüreğini böyle pare pare ettiğim için olabilir mi diye düşünür müsün basar mı o güzel, zeki kafan bunu bulmaya? Der misin ilk tanıştığımız günün her sene-i devriyesinde bu kız içip içip ağlıyor mudur, der misin onu ilk tanışma yıldönümümüzde terk ettim, yine o günün ikinci senesinde hayatına tekrar girdim. Oynadım lan ben bu kızla der misin?
İlk tanıştığımız zamanlarda nasıl da güzeldik, konserlere giderdik, kitapçıları gezerdik, falcılara giderdik. Geleceği duymaya değil, geleceğimizi duymaya giderdik. Güzel günlerin umudu ile az mı yollara düştük biz seninle lanet olası. Sabah 6.45 treni ile Ankara yollarına düşüp Karanfil’de ilk defa cilveleşmedik mi? Başın omzuma ilk o dönüş treninde düşmedi mi? İlk defa o zaman güvenmedin mi sen de bana, hep yanında olacağıma ilk defa o gün inanmadın mı? Geceleri sohbetler ederdik, birbirimize dikkat ederdik mesela hep, birbirimizin sağlığı mutluluğu her zaman ne denli önemliydi hatırlasana. Hatırlasana beni memlekete ziyarete gediğin o yazı. İlk defa Buz Devri izlerken öptün beni liseli gibiyiz diye gülmedik mi birlikte, hatırla. Yasak ilişki yaşamadık mı seninle göz göre göre? Kimseler bilmeden, duymadan, ben senin için neler kaldırdım hatırlasana onları da, gurur murur dinlemedim sevdiğim adamın peşinden gittim uygun adım ben, sen çektin ben geldim. Mutsuz bir ilişkiye sadece sevdiğim için tutundum, sadece senin için yaptım kimse için yapmayacağım fedakarlıkları. Sadece senin gözünün içine her baktığımda, adını her duyduğumda, seni hatırlatan her durakta gülümsedim ben inadına. Bitirdik defolup gittik yolumuza ama yapamadık bunu ikimiz de gördük. Başkasına gittim yapamadım. Hiç sevilmediğim kadar sevdi herif beni ben her elimi tuttuğunda lanetler ettim ya, sen neden bahsediyorsun. Bıraktım onu sana geldim, sen bana gelmedin mi hatta? Ben sana sadece tamam dedim. İkinci baharımız neden bu kadar kısa sürdü? Bir sene miydi sana doymam için bana biçilen süre? Biz sadece bir sene mi birbirimizi zararsız ziyansız sevebiliyoruz? Nedir ilişkiye mi tahammülün yok, bağlanmaya mı tahammülün yok neye yok yani de bastın arkana bile bakmadan, bir açıklama yapmadan gittin? Bir hafta bile almadı üç senelik bizden çekip gidişin ya ben en çok da bunu anlamadım. Eksiklik hisseder insan ya hissetmez mi? Demez mi hastayken, bu kız olsa şimdi zencefilli sütü dayardı bana. O kahvecinin önünden düz basıp yürüdüysen lanetler olsun sana. Derdin biraz biriktiğinde kime anlattın ya? Kim bildi bütün geçmişini, kim dinledi de anladı becerip seni? Kaldım resmen, sensiz kaldım, yalnız kaldım, sevgilisiz kaldım, dostsuz kaldım dostsuz, kimsesiz kaldım. Hem de en zor zamanımda, en değerlimle sınanırken başka bir kıymetlim beni yüzüstü bırakıp gitti ve altı aydır ne halde olduğumu sorsalar ona, bilmesi mümkün değil. Sokakta burun buruna gelmesek, birkaç kere de lütuf üzerine görüşmüş olmasak, arada dayanamayıp yazmasam sana aklına gelmem için ne olması lazım? Bana sormadan düz siyah tişört alamayan sen büyümeye karar verip mi gittin acaba… Ben tüm bunları çektim de, umarım mantıklı bir açıklaması vardır be oğlum. Çünkü sana kızsam da, nefretlik seviyeye gelsem de…
Ne haldeyim biliyor musun? O gittiğimiz konserler her kiminse, seslerinden iğreniyorum. Midem altüst oluyor resmen. O falcıların hepsine yedirdiğim parayı zıkkım ediyorum adını hep güzel duydum ağızlarından yaşadıklarımın suçunu onlara atar oldum artık. Değil tren, kara yoluyla bile Ankaranın sınırlarından geçemem herhalde uzun bir süre. Ki en sevdiğimdir bilirsin. Evimi ne kadar sevdiğimi de bilirsin ama taşınmak istiyorum, ev bakıyorum şimdiden, yaz olsun, giderim buradan… En sevdiğim sokak senin eski evinin sokağıydı şu koca şehirde, orada o lanet limon limon kokan parfümünün kokusu beynime kadar geliyor bir şekilde, oradan da geçemez oldum iyi mi. İlk defa seninle gittiğimiz yerler, o hep gittiğimiz kahveci, küçük sade filtreye ayrı lanet olsun. Camel da en lanet sigara, saman resmen nesini severdin ki… Ortak arkadaşlarımızdan da nefret ediyorum. O seni sorup duranları parçalayasım geliyor gitsinler sana sorsunlar nasıl olduğunu ben ne bileyim ya gördüğüm mü var? Odamın şeklini sen vermiştin ya, duvardan soğuk geliyor uyurken diye değiştirdim, değiştirince uykular tutmadı, sanki seni hayatımdan çıkardım, nasıl bir kafa ise… Aralık en sevdiğim ay idi, doğduğumuz ay, tanıştığımız ay. En güzelleri yaşadığımız zamanlar, ama artık yıl benim için 11 ay, bir doğum günüm bile yok, seni öldürünce ben de öldüm, olay kökten çözülmüş oldu… Bizim sonumuzu yazabilmem için kafamda, yılın bir ayına kıydım. En sevdiğim her şeyi seninle birlikte uğurladım. Uğurlama, seversin o şarkıyı. Onu da dinlenmeyecekler listeme eklemeliyim hatırlamışken. Bitti işte oğlum be, bitti. Deseler ki seni mahvetmiş gitmiş, yine doğsam yine üç yılımı sana ellerimle veririm bunu bil. Ama bundan sonra bu hayatımda, sana verecek bir günüm bile kalmadı. Neden mi?
Sevemem demeyeceksin. Ondan sonra kimseyle olamam demeyeceksin. Onu unutmam bir ömür sürer bundan sonra kimseye gönlümün kapılarını açamam falan… Bunlar büyük cümlelermiş meğersem. Kurmadım mı? Sadece kurmak değil bu cümleleri, her birine deliler gibi inandım. Yüzüme gülen kim olduysa iğrenerek hayatımdan defettim. Bir acılar çekiyordum ki of, yeni birini onca acının içinde mutlu etme ihtimalim sıfırdı. Zaten senden başkasıyla mutlu olma ihtimalim, böyle bir cümleyi kim neden kurar ki, saçma. Ama öyle olmadı işler be oğlum. Her gece hayalinle uyurken, senden sonraki birkaç ayı şizofren gibi, sen varmış gibi geçirirken, bir gece baktığımda hayalini kurduğum kişi sen değildin be oğlum. Başka bir imkansızın hayaline kapılmışken buldum kendimi. Kabullenemedim başta, senden başka kim olabilir? Bu mümkün değil. Bunca büyük bir sevgiyi kim yıkabilir?.. Düşün düşün içinden çıkamadım, ben de düşünmemeye karar verdim ki cevabın ayağıma gelmesi uzun olmadı. Evet bu adam belki senden daha imkansız, evet bu adam belki senden daha mantıklı, benle ne işi olsun, ben duygularıma sormadan kahve mi çay mı içeceğime karar veremem. Cidden beni belki çok sever ama benimle olmaz bu adam. Hislerimi bilse belki yüzüme tükürür kim bilir… Ama ben aşka düştüm diyemem belki ama, senden sonra birisinin hayaliyle uyudum. Onu öptüğümü düşünebildim. İlk defa içim istedi birine tekrardan sevgi şefkat vermeyi, üstelik karşılık görmeyi umursamadan. Göremeyeceğimi bile bile. Ama senden sonra tekrar tutundum be oğlum. Ben becerdim. Senin de becerebilmeni isterim gibi iyi dileklerim yok, kötü günler geride kalmış olabilir ama açtıkları yaralar, bıraktıkları izler nasıl derin anlatamam. Sürün diyorum onun için, çek aşk acısının en babasını yüreğinden alevler fışkırsın ve sen o kızın gözünün içine bir medet bakarken bir damla su serpsin diye yüreğine, o, alevini körüklesin. Nasıl olsa geçiyor be oğlum, geçiyormuş. Onun bıraktığı derin izlerde beni bulmanı diliyorum, pişman olmanı inanılmaz derecede çok istiyorum. Bu açık mektup gözüne değerse, bunca zaman yazmadın, o zaman da yazma. Seninle ilgili isteğim çok ama, senden sadece asla ama asla ağzını açıp da o sen misin dememeni istiyorum. O benim. 6.45 Ankara treni, Edip Akbayram konseri, Buz Devri 4, o eskiden komşu olduğumuz cadde, hepsi benim. Sen tanrı tanımazsın, ben din tanımam, bunca beddua da en çok bundan korkutsun seni. Sana yüreğimdeki bütün nefretimi gönderiyorum. Bundan sonra yoluma bakabilmek için, umutsuz da olsa, senden başkasını nihayet sevebilmek için…
1 comment
Edit olsun bu da. Su yazi bile vicdanimi sizlatti aradim buldum usenmeden. Sana da kendime de yalan soylemisim…