Uçsuz bucaksız bir olasılıklar denizine rağmen birkaç ihtimalin sınırladığı bir adada yaşıyorum. Gemimiz yakalandığı fırtınada batmış ben de yüzerek bu adaya çıkmıştım. Evime dönmem için ağaç kütüklerinden sal yapıp denize açılmam, gelip geçen gemilere yaşadığımı göstermem gerek. Fakat önceki girişimlerimden birinde boğulmaktan son anda kurtulduğumdan beri bunun için gerekli cesaret bende yok.
Issız adada tek başıma yaşarken denizle ve deniz kuşlarıyla arkadaş oldum. İnsanlar arasındayken dikkatimden kaçan doğal güzelliklerin ayrıntılarını keşfettim. Hayatta kalma yolları ve bunun önemine dair öğrendiğim çok şey oldu. Yalnızlık üzerine birkaç teori geliştirdim. Batan gemiden kalan sandıklarda bulduğum yazı malzemeleriyle günlükler tuttum. Mağaralara kimsenin görmeyeceğinden emin olduğum resimler çizdim, taşları oyarak ilkel sanat eserleri ortaya çıkardım.
Yalnızlık adasında düşünmek için uzun zamanlar kalıyor insana. Bir süre sonra düşünmeyi azaltmanın yöntemlerini arıyorsun. Dışındaki sessizliği içindeki gürültünün bozmasının önüne geçmek için yeni yollar arıyorsun kendine. Rüyalarında ise gemiler görürsün, seni alıp uzaklara götürebilecek gemiler.
Yine günler geçer ve içindeki baskı seni yeni bir sal yapmaya zorlar. Güçlenmiş, cesaretin yerine gelmiştir. Tekrar denize açılarak hayalindeki gemiye binip evine dönmeyi umut edersin. Belki bugün o gündür.