Sahi ben kimim gerçekten? Kendimi yeteri kadar tanıyor muyum, ne istediğimi, istemediğimi biliyor muyum mesela? Dürüst müyüm kendime karşı? Her şeyi itiraf edebilecek kadar cesur muyum? Affedebilecek kadar yüce gönüllü müyüm? Peki ya dik durabilecek kadar güçlü? Anlayış gösterebilecek kadar sabırlı mıyım?
Nasılım ben gerçekten kendime karşı?
Öğreniyorum galiba yavaş yavaş kendimi sevmeyi, kendime anlayış göstermeyi, kendime değer vermeyi, kendimi affetmeyi. En önemlisi kendime saygı duymayı.
Yaptığım bir meditasyon sırasında fark ettim ne kadar eksik, kendimden ne kadar uzak olduğumu. Sürekli kafamın içinde kendi kendime konuşunca kendime yakın olduğumu sanıyormuşum meğer. Aynanın karşısında dakikalarca durup kendime yüksek sesle seni seviyorum diyemediğimde fark ettim bunu, seni affediyorum diyemediğimde. Ya da çocukluk fotoğrafıma bakıp onunla konuşmaya çalışırken konuşamadan dakikalarca gözyaşlarına boğulduğum zaman fark ettim. Kendimden ne kadar çok kaçmışım meğer ne kadar çok görmezden gelmişim kendimi, yok saymışım.
Böyle oluşuyla yüzleşmek de çok zordu. Bu gerçekler bir tokat gibi çarptı yüzüme. Diğer herkese karşı ne kadar anlayışlı ve merhametliymişim meğer. Kendime olduğundan çok daha fazla. Resmen kendimi, kendi içimin en ücra köşelerine sıkıştırıp, orada unutmuşum. Özür dilemek istiyorum defalarca kendimden ve defalarca affetmek istiyorum.